Ya ‘hem kel hem fodul’ denseydi?..
26 Temmuz 2022 - Yeni Şafak
Bazı ‘efsane’ hareketler vardır… Hani “rakibini kendi silahıyla vurdu” dedirtecek türden… “Vaay” diye karşılanır, beğeni ve hayranlıkla karışık… Yüksek zekâ belirtisi olarak görülür… Mizahi bir yan da barındırdığı için alkışlayanı edeni çok olur…
Bu türden, iyi anlamda popüler olabilecek efsane hareketlerin en önemli özelliği, seyircisinin kültür ve değerlerine uygun olmalarıdır… Her şaka herkese yapılmaz mesela… Her şakaya her ülkede gülünmediği gibi…
İletişim çalışmaları için de aynı durum geçerlidir… İletişimin kurulması ve başarılı sonuçlara ulaşması için bir ‘araç’ gereklidir… Bu da temelde dildir… Dil ise saf kültürdür… Toplumdan doğar, toplumu yansıtır… Başka bir toplumun, topluluğun, milletin diliyle (ya da kültürüyle) bir diğerine hitap edemezsiniz… Sizi duyarlar belki ama netice alamazsınız…
CHP Genel Başkanı “Bay Kemal” çıkışıyla belli ki ‘yeni bir şey’ denemek istemiş… Hani rakibi kendi silahıyla vuracak yeni bir şey…
Peki ne olur; bu hamleden ne çıkar?..
Bertolt Brecht, tiyatronun önemli isimlerindendi… Özellikle de ‘dramatik tiyatro’ üslubuna karşı çıkarak kazandırdığı ‘yabancılaştırma etkisi’ (“verfremdungsefekt”) hâlâ konuşulur, tartışılır…
Karşı çıktığı şey, bizim tarifimizle, dramatik tiyatro ile sahnelenen hayal dünyasının seyirciyi içinde öğütmesiydi… Yani, bir hayal âlemi kuruluyor, oynanıyor, orda uyandırılmak istenen etkinin, duygunun dışına çıkılamıyor… Rüzgâr sahneden eserken seyirci de oyunun istediği yere savruluyor…
Brecht ise ‘yabancılaştırma etkisi’ ile bunu kırmak istiyordu… Çünkü söz konusu bir oyun bile olsa seyirci için önceden ‘tasarlanmış’ duygulara kapılıp gitmesi düşüncenin, yani aklın devre dışı kalması anlamına geliyordu.
Fransız ‘Yeni Dalga’ sineması da İhsan Oktay Anar’ın kitaplarında görebileceğimiz postmodern edebiyat da böyledir… Deyim yerindeyse izleyicisini, okurunu ‘dürter’… Dürter ki hikâyenin gerçekliği içinde kaybolmasın, hakikati hep hatırlasın…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bay Kemal” çıkışı da böyleydi… Kılıçdaroğlu ve CHP üst yönetiminin ülkenin ve milletin hakikatinden kopuk dünyası için bir ‘stoper’di… Elbette “Kemal Bey” yerine, “Mr. Kemal” anlamına gelen Bay Kemal ifadesini kullanmasının bir sebebi daha vardı. Ülkesinin çıkarlarından çok, Batılı hesaplara hizmet etmekle eleştirdiği Kılıçdaroğlu’nun aldığı pozisyonu vurgulamak için seçmişti bunu… Genel Başkan’ın yabancı büyükelçilere mektup yazarken ya da Alman basınına “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok” diye demeç verirken ya da “YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum” dediğinde (Ekim 2014) yaptığı tam da buydu…
İşin bir boyutu daha var… Bay Kemal ifadesi, yukarıda saydığımız nedenlerle çok açık biçimde pejoratif anlamda kullanılıyor. Yani, ‘yergi’ içeriyor… Belki Amerikan kültüründe kendine yer bulabilir ama bu türden ifadeleri kişilerin kendileri için kullanmaları bizim kültürümüzde olmadığından kabul görmeleri de pek olacak iş değil… İnsanın aklına hemen şöyle sorular geliyor: “Cumhurbaşkanı ya ‘hem kel hem fodul’ deseydi; Kılıçdaroğlu da kendine ‘Ben kel ve fodulum’ mu diyecekti?!”
Açıkçası tuhaf, kültürde yeri olmayan, faydasız ve yalnızca enerji tüketen hamleler… Kemal Bey belki kendi saflarına yedirebilir ama kültür ve değerlerine sahip milleti yabancılaştırır…
Gözümüze takılanlar…
Bu türden, iyi anlamda popüler olabilecek efsane hareketlerin en önemli özelliği, seyircisinin kültür ve değerlerine uygun olmalarıdır… Her şaka herkese yapılmaz mesela… Her şakaya her ülkede gülünmediği gibi…
İletişim çalışmaları için de aynı durum geçerlidir… İletişimin kurulması ve başarılı sonuçlara ulaşması için bir ‘araç’ gereklidir… Bu da temelde dildir… Dil ise saf kültürdür… Toplumdan doğar, toplumu yansıtır… Başka bir toplumun, topluluğun, milletin diliyle (ya da kültürüyle) bir diğerine hitap edemezsiniz… Sizi duyarlar belki ama netice alamazsınız…
CHP Genel Başkanı “Bay Kemal” çıkışıyla belli ki ‘yeni bir şey’ denemek istemiş… Hani rakibi kendi silahıyla vuracak yeni bir şey…
Peki ne olur; bu hamleden ne çıkar?..
Bertolt Brecht, tiyatronun önemli isimlerindendi… Özellikle de ‘dramatik tiyatro’ üslubuna karşı çıkarak kazandırdığı ‘yabancılaştırma etkisi’ (“verfremdungsefekt”) hâlâ konuşulur, tartışılır…
Karşı çıktığı şey, bizim tarifimizle, dramatik tiyatro ile sahnelenen hayal dünyasının seyirciyi içinde öğütmesiydi… Yani, bir hayal âlemi kuruluyor, oynanıyor, orda uyandırılmak istenen etkinin, duygunun dışına çıkılamıyor… Rüzgâr sahneden eserken seyirci de oyunun istediği yere savruluyor…
Brecht ise ‘yabancılaştırma etkisi’ ile bunu kırmak istiyordu… Çünkü söz konusu bir oyun bile olsa seyirci için önceden ‘tasarlanmış’ duygulara kapılıp gitmesi düşüncenin, yani aklın devre dışı kalması anlamına geliyordu.
Fransız ‘Yeni Dalga’ sineması da İhsan Oktay Anar’ın kitaplarında görebileceğimiz postmodern edebiyat da böyledir… Deyim yerindeyse izleyicisini, okurunu ‘dürter’… Dürter ki hikâyenin gerçekliği içinde kaybolmasın, hakikati hep hatırlasın…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bay Kemal” çıkışı da böyleydi… Kılıçdaroğlu ve CHP üst yönetiminin ülkenin ve milletin hakikatinden kopuk dünyası için bir ‘stoper’di… Elbette “Kemal Bey” yerine, “Mr. Kemal” anlamına gelen Bay Kemal ifadesini kullanmasının bir sebebi daha vardı. Ülkesinin çıkarlarından çok, Batılı hesaplara hizmet etmekle eleştirdiği Kılıçdaroğlu’nun aldığı pozisyonu vurgulamak için seçmişti bunu… Genel Başkan’ın yabancı büyükelçilere mektup yazarken ya da Alman basınına “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok” diye demeç verirken ya da “YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum” dediğinde (Ekim 2014) yaptığı tam da buydu…
İşin bir boyutu daha var… Bay Kemal ifadesi, yukarıda saydığımız nedenlerle çok açık biçimde pejoratif anlamda kullanılıyor. Yani, ‘yergi’ içeriyor… Belki Amerikan kültüründe kendine yer bulabilir ama bu türden ifadeleri kişilerin kendileri için kullanmaları bizim kültürümüzde olmadığından kabul görmeleri de pek olacak iş değil… İnsanın aklına hemen şöyle sorular geliyor: “Cumhurbaşkanı ya ‘hem kel hem fodul’ deseydi; Kılıçdaroğlu da kendine ‘Ben kel ve fodulum’ mu diyecekti?!”
Açıkçası tuhaf, kültürde yeri olmayan, faydasız ve yalnızca enerji tüketen hamleler… Kemal Bey belki kendi saflarına yedirebilir ama kültür ve değerlerine sahip milleti yabancılaştırır…
Gözümüze takılanlar…
- Bazılarının Türkiye’nin aracılığıyla Rusya ve Ukrayna arasında imzalanan, dünyaya Ukrayna’dan 20 milyon ton buğday ihracını sağlayacak ‘tahıl koridoru anlaşmasını’ elbette ki alkışlamasını beklemiyorduk. Ancak itibarsızlaştırmaya çalışmak için bu denli acele etmeleri de feci… Hafta sonu hemen uğursuz söylemlerine başladılar “Anlaşma imzalandı ama Rusya Odessa’daki tahıl deposunu vurdu”. Oysa somut durum için rakamlara bakmak lazım. Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği (IAOM) Avrasya Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy açıklamış: “Antlaşmanın imzalanacağı beklentisinden itibaren buğday fiyatları yüzde 5 düşerek savaş öncesi seviyeye geriledi.” (Nesrin Özcan, Medya Bilgi Rehberi)
- Raffles İstanbul, New York merkezli, dünyaca ünlü seyahat dergisi Travel+Leisure’ın her yıl düzenlediği “World’s Best Awards”da “Türkiye’nin En İyi Oteli” ve “Avrupa’nın Dördüncü En İyi Oteli” seçilmiş. Ayrıca, “Dünyanın En İyi 100 Oteli” arasında 16. sıraya yerleşmiş. Bu türden iletişimin etkili olması, ödülün itibarıyla yakından ilişkili. Her yıl yüzlerce şirket, aldıkları onlarca ödülü ilanlarla duyuruyorlar. Ancak çoğunlukla belli bir miktar ücret ödenerek başvurulan yerler olduğu için bunları ertesi gün hatırlayan olmuyor… Travel+Leisure dergisi de ödülleri de sektörü içinde saygınlığa sahip… Raffles İstanbul’u tebrik ederiz… (Serap Denk, Pro İletişim)
- Kapadokya, Uluslararası Kapadokya Balon Festivali’ne ev sahipliği yaptı. TV haberlerinde birbirinden renkli ve değişik tasarımlarla havalanan balonlara rastlamışsınızdır. Bu vesileyle öğrendik ki; ülkemizde 2022 yılının ilk 6 ayında; balonlarla 281 bine yakın yolcu taşınmış. 2021 yılının ilk altı ayına göre, balon işletmeci sayısı 25’ten 55’e yükselmiş. Taşınan balon yolcusu sayısı 3 kattan fazla artmış. Eğitim uçuşları da bin 681’den, 2 bin 681’e yükselmiş. Ayrıca, balonlarla birlikte destek aparatlarında da yerli üretime ağırlık veriliyormuş ve yerli üretim aparatlarının ihracına da başlanmış. Güzel ülkemizi gökyüzünden seyretmenin romantizmi bir yana turizme, yerli üretime, dolayısıyla ekonomimize katkı sağlayacak bu çalışmalar çok kıymetli…
- Amazon, web sitesi ve uygulama üzerinden alışveriş yapan Prime üyelerine ünlü isimlerle deneyim fırsatları sunuyormuş. Pascal Nouma ile tek kale maç, Vedat Milor ile öğle yemeği ve Murat Dalkılıç ile stüdyoda şarkı söyleme ve ses koçluğu seansı bunlardan bazılarıymış. Pazarlama iletişiminde ‘şöhret kullanımı’ eğer doğru yönetilirse her zaman işe yarar. (Marjinal Porter Novelli)