Ya ‘kırılım’ ya da ‘yok oluş’…
25 Mart 2023 - Yeni Şafak
Bugün Türkiye’nin günlük ekonomik, sosyal, siyasi atmosferinden bir nebze olsun sıyrılarak üst düzeyde soyutlamayla dünyanın mevcut ve gelecekteki tasarımına kısa ama derin bir yolculuk yapmaya çalışacağız.
Kuruluşundan bu yana Yönetim Kurulu Üyesi olduğum ve yeni dönemde de Denetleme Kurulu Üyeliği göreviyle hizmet etmeye devam etmekten gurur duyduğum Türkiye Bilişim Vakfı’nın (TBV) Pazartesi gününkü Genel Kurul toplantısındaki bir konuşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
TBV’nin Kurucu Başkanı Faruk Eczacıbaşı, 2018’de yayınladığı “Daha Yeni Başlıyor: Geleceğin Dünyasında Esneklik, Yakınsama, Ağ Yapısı ve Karanlık Taraf” adlı kitabında ortaya koyduğu önemli tezleri toplantıdaki son derece etkili konuşmasıyla taçlandırdı.
Özetle şöyle dedi Eczacıbaşı: “Ben bugüne ‘Kırılım Çağı’ derim. Kırılım, ‘disruption’ kelimesinin, Türkçe’ye kazandırılmasıyla ortaya çıkmış bir laf. Cambridge sözlüğünde ‘disruption’ kelimesini tanımı şöyle: ‘Bir şeyin, özellikle bir sistemin, sürecin veya olayın olağan veya beklendiği gibi devam etmesini önleme eylemi’. Ancak, haddim olmayarak bizim bir başka tanımı daha getirmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Disruption, kırılım, aslında bir denetim mekanizmasının etrafından dolanmak. Teknolojik olabilir, olmayabilir…
Bu gözlükle baktığımızda, aslında birçok ağır kırılım yaşıyoruz. Covid, dünyaca ağır bir kırılım oldu. Bizim ofislere gidip gelme hiyerarşimizi, yapımızı değiştirdi. Ekonomik kırılımlar yaşıyoruz. FED faizleri arttırdı, bizim hükûmetimiz düşürdü ve ikisi de ekonomik kırılımlar yarattılar. Tabii teknolojide de kırılımlar yaşıyoruz. Biz [TBV] ilk kurulduğumuzda ürünler bazında yenilikler vardı; sonradan servisler bazında yeniliklere dönüştü. Şimdi konseptlerdeki kırılımlardan bahsediyoruz: Metaverse, kripo, NFT, DAO coin’ler… Bunların hepsi, aslında son birkaç senedir yaşadığımız kırılımlar ve en son yeni oyuncağımız da ChatGPT oldu… Fakat, öyle veya böyle, herhâlde deprem, ülkemizde yaşadığımız en büyük kırılımlardandır.
Tekrar bizim ‘disruption’ tanımına gelmek istiyorum; bir ‘gatekeeper’ın etrafından dolanmak… Kırılımlar, aslında kontrol edilemeyen gri alanlarıyla beraber karanlık taraflarını da getiriyor ve kontrolün gittikçe kaybolduğunu görüyoruz. Bu kendi coğrafyamız çerçevesinde değil, bütün dünyada yaşanan bir sorun. Alıştığımız otorite kavramı, doğal olarak, kırılımlara ters düşüyor. Çünkü otoriteler ancak bilebildiklerini kurumlaştırarak veyahut onların üzerinde denetim mekanizmaları oluşturarak kontrol edilebiliyorlar. Dolayısıyla disruption ve kontrol mekanizmaları, doğal olarak birbirleriyle çelişiyor.
Biz de bu Kırılım Çağı’nda temel tercihlerde zorlanıyoruz. Ya birbiri üzerine gelen kırımları, değişimlere adapte olabilecek bir dünyayı pasif olarak kabul edeceğiz; ya saldırganlaşıp hırçınlaşarak ipleri elimizde tutmaya çalışıp, denetim mekanizmalarını sıkı sıkıya bağlayacağız ve gri alanları yasaklayacağız; ya da bu gri alanları kapsayan yeni modeller üzerinde çalışacağız.”
Faruk Bey’in konuşması tabii ki bu kadar değil… Yakında tamamı Vakfın internet sitesinde yayınlanacaktır… Ancak bu bölümde ortaya koyduğu analiz, KOBİ’lerden büyük şirketlere, siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine her kurum ve kişinin takkeyi önüne koyup düşünmesi gerektiğinin altını kalın kalın çiziyor…
Sonuç aslında basit… Ya kırılımları doğru algılayıp onlara göre yeniden konumlanacağız ya da kırılımlar bizi önüne katıp sürükleyecek… Tercih bizim yani…
Günün sözü
“Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, birileri düşünmüyor demektir.”
General George Patton
Gözümüze takılanlar…
Kuruluşundan bu yana Yönetim Kurulu Üyesi olduğum ve yeni dönemde de Denetleme Kurulu Üyeliği göreviyle hizmet etmeye devam etmekten gurur duyduğum Türkiye Bilişim Vakfı’nın (TBV) Pazartesi gününkü Genel Kurul toplantısındaki bir konuşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
TBV’nin Kurucu Başkanı Faruk Eczacıbaşı, 2018’de yayınladığı “Daha Yeni Başlıyor: Geleceğin Dünyasında Esneklik, Yakınsama, Ağ Yapısı ve Karanlık Taraf” adlı kitabında ortaya koyduğu önemli tezleri toplantıdaki son derece etkili konuşmasıyla taçlandırdı.
Özetle şöyle dedi Eczacıbaşı: “Ben bugüne ‘Kırılım Çağı’ derim. Kırılım, ‘disruption’ kelimesinin, Türkçe’ye kazandırılmasıyla ortaya çıkmış bir laf. Cambridge sözlüğünde ‘disruption’ kelimesini tanımı şöyle: ‘Bir şeyin, özellikle bir sistemin, sürecin veya olayın olağan veya beklendiği gibi devam etmesini önleme eylemi’. Ancak, haddim olmayarak bizim bir başka tanımı daha getirmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Disruption, kırılım, aslında bir denetim mekanizmasının etrafından dolanmak. Teknolojik olabilir, olmayabilir…
Bu gözlükle baktığımızda, aslında birçok ağır kırılım yaşıyoruz. Covid, dünyaca ağır bir kırılım oldu. Bizim ofislere gidip gelme hiyerarşimizi, yapımızı değiştirdi. Ekonomik kırılımlar yaşıyoruz. FED faizleri arttırdı, bizim hükûmetimiz düşürdü ve ikisi de ekonomik kırılımlar yarattılar. Tabii teknolojide de kırılımlar yaşıyoruz. Biz [TBV] ilk kurulduğumuzda ürünler bazında yenilikler vardı; sonradan servisler bazında yeniliklere dönüştü. Şimdi konseptlerdeki kırılımlardan bahsediyoruz: Metaverse, kripo, NFT, DAO coin’ler… Bunların hepsi, aslında son birkaç senedir yaşadığımız kırılımlar ve en son yeni oyuncağımız da ChatGPT oldu… Fakat, öyle veya böyle, herhâlde deprem, ülkemizde yaşadığımız en büyük kırılımlardandır.
Tekrar bizim ‘disruption’ tanımına gelmek istiyorum; bir ‘gatekeeper’ın etrafından dolanmak… Kırılımlar, aslında kontrol edilemeyen gri alanlarıyla beraber karanlık taraflarını da getiriyor ve kontrolün gittikçe kaybolduğunu görüyoruz. Bu kendi coğrafyamız çerçevesinde değil, bütün dünyada yaşanan bir sorun. Alıştığımız otorite kavramı, doğal olarak, kırılımlara ters düşüyor. Çünkü otoriteler ancak bilebildiklerini kurumlaştırarak veyahut onların üzerinde denetim mekanizmaları oluşturarak kontrol edilebiliyorlar. Dolayısıyla disruption ve kontrol mekanizmaları, doğal olarak birbirleriyle çelişiyor.
Biz de bu Kırılım Çağı’nda temel tercihlerde zorlanıyoruz. Ya birbiri üzerine gelen kırımları, değişimlere adapte olabilecek bir dünyayı pasif olarak kabul edeceğiz; ya saldırganlaşıp hırçınlaşarak ipleri elimizde tutmaya çalışıp, denetim mekanizmalarını sıkı sıkıya bağlayacağız ve gri alanları yasaklayacağız; ya da bu gri alanları kapsayan yeni modeller üzerinde çalışacağız.”
Faruk Bey’in konuşması tabii ki bu kadar değil… Yakında tamamı Vakfın internet sitesinde yayınlanacaktır… Ancak bu bölümde ortaya koyduğu analiz, KOBİ’lerden büyük şirketlere, siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine her kurum ve kişinin takkeyi önüne koyup düşünmesi gerektiğinin altını kalın kalın çiziyor…
Sonuç aslında basit… Ya kırılımları doğru algılayıp onlara göre yeniden konumlanacağız ya da kırılımlar bizi önüne katıp sürükleyecek… Tercih bizim yani…
Günün sözü
“Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, birileri düşünmüyor demektir.”
General George Patton
Gözümüze takılanlar…
- Otomerkezi.net CEO’su Muhammed Ali Karakaş, Togg fiyatları ve ikinci el araç pazarına etkileri ile ilgili görüşlerini açıklamış. Karakaş, Togg’un fiyatı beklenenin altında, özellikleri ve sınıfı düşünüldüğünde çok da avantajlı, demiş. Fiyat istikrarını devam ettirirse tüketici açısından olumlu bir yansıma yaparak fiyatlara doğrudan ikinci elde de etki edeceğini ve orta ile uzun vadede ikinci el otomobil fiyatlarında stabilizasyona katkıda bulunacağını söylemiş. 7 günde 100 bin adet ön sipariş alarak piyasada ve kamuoyunda büyük ilgi gören Togg hakkındaki bu açıklama, firmanın iletişim aksiyonları çerçevesinde son derece isabetli olmuş. ‘Konu yönetimi’ gibi konu yönetimi! (Kerem Tokmak, Motto)
- İstanbullu kimliği ve kültürü üzerine çalışmalar yürüten İstanbul Elsewhere projesi, Türkiye’deki ‘depremzede kadınlar’ için yarın Londra’da ‘dayanışma kermesi’ düzenliyormuş. Elde edilecek tüm gelir, dayanışma ortağı Kadın Koalisyonu’nun işaret edeceği ihtiyaçların karşılanmasında kullanılacakmış. Etkinliğe Londra’da olmayanlar da kendi belirleyeceği bütçeyle “Dayanışma Bileti” alarak destek verebileceklermiş. Biletlere eventbrite.co.uk adresinden ulaşılabiliyormuş. (Yeliz Tingur, Banu K. Zeytinoğlu İletişim)
- 22 Mart Dünya Su Günü idi… Ipsos’un “Anti Kriz Monitörü” araştırmasında, su kıtlığı, önlemler gibi konular ele alınmış. Toplumun %82’si yakın gelecekte Türkiye’de su sıkıntısının belirgin şekilde hissedileceğini düşünüyor, %78’i önümüzdeki günlerde ve senelerde ülkemizde su krizi yaşanacağına inanıyormuş. Toplumun %84’ü su israfını engellemek için birtakım önlemler aldıklarını belirtiyormuş. Ipsos Türkiye CCO’su Yasemin Özen Gürelli’nin de vurguladığı gibi, “Gerçeği kabul etmiş bir toplumun, olumlu niyeti, su kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmasına yönelik oluşturulacak politikaları benimsemesi ve davranış değişikliği daha kolaydır”.