Yaşam bir yük değildir
02 Ocak 2020 - Yeni Şafak
Tanıdığım pek çok kimsenin hayatında Prof. Dr. Osmanlı Müftüoğlu öncesi ve sonrası diye iki dönem vardır. Bu tanıdıklar kendi aralarında üçe ayrılırlar:
Bu liste, insanı yaşadığı hakikat ve gerçeklik arasında sıkıştıracak boyutta...
‘100 Emir’ gibi kabul edebilecek liste, hayatta açık hiçbir alan bırakmamış... Maşallah, her konuda sağlam kelamı var.
Yazısındaki, her biri ’10 Emir’ içeren 10 ara başlık şöyle:
“Yavaş Ye Hızlı Yürü; Yemekte Su İçme; Bel Çevreni İyi Gözlemle; Ayakta Kal Hayatta Kal; Eşini, İşini, Aileni Çok Sev; İlaçlardan Uzak Dur!; İncinme İncitme; Durma, Düşme Üşütme; Eleştiride Kıskanç Övgüde Cömert Ol; ‘Bu Da Geçer’ Demesini Bil...”
Emirlerden bir-iki örnek verelim:
“1- Az ve öz ye. Yükte hafif, pahada ağır şeyler tüket. 2- Yaşın ilerledikçe lokmalarını azalt, adımlarını çoğalt. 3- Yavaş ye, hızlı yürü. 4- Zeytinyağı ve tereyağına öncelik ver. 5- Yoğurt, yumurta ve balıktan vazgeçme. 6- Kahveyi değil çayı sev, ikisini de kararında tüket. 7- Bakliyat, sebze ve meyveyi ihmal etme. 8- Yeşillikleri ve baharatı ciddiye al. 9- Maydanoz, kekik, nane, fesleğen, tere, roka ve benzerlerini sofrandan eksik etme. 10- Tarçın, zerdeçal, rezene ve kırmızı biberi masanda tut.”
Gelelim ikinci 10 emre...
“1- Şekerden, undan, tuzdan ve kızarmış yağdan uzak dur. 2- Güvenli ve mineral zengini su iç. 3- Yemekte su içme. 4- Suyu oturarak ve ılık iç. 5- Suyuna portakal veya limon dilimleri, rendelenmiş turunçgil kabuğu ekle. 6- Kahvaltıyı atlama. 7- Akşamları az ve erken saatte ye. 8- İki öğünle beslenmeyi dene. 9- Sofradan biraz aç kalk. 10- Damak çatlatayım derken damarlarını çatlatma.”
Emirler bu minval üzere devam ediyor. Dördüncü onluktaki ilk emir, tabii ki en popüler ve en kahredici olanı: “Her gün paslanmamak için 5 bin, kilo almamak için 7 bin 500, sağlıklı yaşlanmak için 10 bin adım atmaya çalış.”
Osman Müftüoğlu kâbusu böyle devam ediyor... Bana kilo durumun nasıl diye soranlara diyorum ki; “Zayıflayamıyorum, çünkü zayıflarsam karakterim de zayıflıyor.”
Böylece hem onları hem de kendimi kandırdığımı sanıyorum.
Ancak bu abuk sabuk açıklamayı kullanmaya başlamamın kaynağı da Osman hocanın kendisi...
Anlattığına göre dokuzuncu Cumhurbaşkanı’mız rahmetli Süleyman Demirel kendisine demiş ki; “Beni sağlıklı tut, ama fazla kilo verdirme. Çünkü millet beni böyle biliyor ve tanıyor. Onları tereddüte ve şaşkınlığa uğratmamam lazım.”
Nasıl numara ama?!
Bütün bunlara karşı, bildiğiniz üzere bir de ‘Carpe Diem teorisi’ var... Yani “Gününü Yaşa” ya da entellerimizin popüler söylemiyle “Anda Kal”...
Bizim gençliğimizde buna, “Kafana bir şey takma, tokadan başka” derlerdi ya da hani Karadenizli kardeşlerimize ithafen söylenen “Baktın ki olmuyor, bakmayacaksın”...
Bu 100 emrin, bir de tüketim toplumunun kültürüne dokunan yanı var.
23 yaşında üniversiteyi bitirip “Ben yaşam koçu olacağım” diye tutturanlar... Sosyal medya ortamını kullanarak sağlıklı yaşama otoritesi kesilip, bir sürü kelam eden çok bilmişler... Bir de sağlıklı beslenmek isteyenlere yönelik ürün ve hizmet sektörlerinde ortaya çıkan, kerameti kendinden menkul ‘uzmanlar’...
Bunların hepsi, işte o tüketim ideolojisinin nemalarını toplamaya çalışıyorlar...
Müftüoğlu hocayı tabii ki tenzih ediyoruz.
Onun da zaman zaman altını çizdiği gibi, insanın yaşamı bir yük değil, bir esenlik serüveni olarak ele almabilmesi önemli... Aslolan ruh ve beden sağlığı için, birinci derecede ehemniyet arz edenin ‘dengeler’ meselesi olduğu unutulmamalı...
- Osman Müftüoğlu’nu her gün okuyup dediklerini yapmaya çalışanlar.
- Osman Müftüoğlu’nun dediklerini yapmak isteyip yapamayanlar ve bu yüzden sürekli kendilerini suçlu hissedenler.
- Osman Müftüoğlu’nun söylediklerinin ne kadar yanlış olduğunu düşünüp alıştıkları hayatlarına devam etmede hiçbir beis görmeyenler.
Bu liste, insanı yaşadığı hakikat ve gerçeklik arasında sıkıştıracak boyutta...
‘100 Emir’ gibi kabul edebilecek liste, hayatta açık hiçbir alan bırakmamış... Maşallah, her konuda sağlam kelamı var.
Yazısındaki, her biri ’10 Emir’ içeren 10 ara başlık şöyle:
“Yavaş Ye Hızlı Yürü; Yemekte Su İçme; Bel Çevreni İyi Gözlemle; Ayakta Kal Hayatta Kal; Eşini, İşini, Aileni Çok Sev; İlaçlardan Uzak Dur!; İncinme İncitme; Durma, Düşme Üşütme; Eleştiride Kıskanç Övgüde Cömert Ol; ‘Bu Da Geçer’ Demesini Bil...”
Emirlerden bir-iki örnek verelim:
“1- Az ve öz ye. Yükte hafif, pahada ağır şeyler tüket. 2- Yaşın ilerledikçe lokmalarını azalt, adımlarını çoğalt. 3- Yavaş ye, hızlı yürü. 4- Zeytinyağı ve tereyağına öncelik ver. 5- Yoğurt, yumurta ve balıktan vazgeçme. 6- Kahveyi değil çayı sev, ikisini de kararında tüket. 7- Bakliyat, sebze ve meyveyi ihmal etme. 8- Yeşillikleri ve baharatı ciddiye al. 9- Maydanoz, kekik, nane, fesleğen, tere, roka ve benzerlerini sofrandan eksik etme. 10- Tarçın, zerdeçal, rezene ve kırmızı biberi masanda tut.”
Gelelim ikinci 10 emre...
“1- Şekerden, undan, tuzdan ve kızarmış yağdan uzak dur. 2- Güvenli ve mineral zengini su iç. 3- Yemekte su içme. 4- Suyu oturarak ve ılık iç. 5- Suyuna portakal veya limon dilimleri, rendelenmiş turunçgil kabuğu ekle. 6- Kahvaltıyı atlama. 7- Akşamları az ve erken saatte ye. 8- İki öğünle beslenmeyi dene. 9- Sofradan biraz aç kalk. 10- Damak çatlatayım derken damarlarını çatlatma.”
Emirler bu minval üzere devam ediyor. Dördüncü onluktaki ilk emir, tabii ki en popüler ve en kahredici olanı: “Her gün paslanmamak için 5 bin, kilo almamak için 7 bin 500, sağlıklı yaşlanmak için 10 bin adım atmaya çalış.”
Osman Müftüoğlu kâbusu böyle devam ediyor... Bana kilo durumun nasıl diye soranlara diyorum ki; “Zayıflayamıyorum, çünkü zayıflarsam karakterim de zayıflıyor.”
Böylece hem onları hem de kendimi kandırdığımı sanıyorum.
Ancak bu abuk sabuk açıklamayı kullanmaya başlamamın kaynağı da Osman hocanın kendisi...
Anlattığına göre dokuzuncu Cumhurbaşkanı’mız rahmetli Süleyman Demirel kendisine demiş ki; “Beni sağlıklı tut, ama fazla kilo verdirme. Çünkü millet beni böyle biliyor ve tanıyor. Onları tereddüte ve şaşkınlığa uğratmamam lazım.”
Nasıl numara ama?!
Bütün bunlara karşı, bildiğiniz üzere bir de ‘Carpe Diem teorisi’ var... Yani “Gününü Yaşa” ya da entellerimizin popüler söylemiyle “Anda Kal”...
Bizim gençliğimizde buna, “Kafana bir şey takma, tokadan başka” derlerdi ya da hani Karadenizli kardeşlerimize ithafen söylenen “Baktın ki olmuyor, bakmayacaksın”...
Bu 100 emrin, bir de tüketim toplumunun kültürüne dokunan yanı var.
23 yaşında üniversiteyi bitirip “Ben yaşam koçu olacağım” diye tutturanlar... Sosyal medya ortamını kullanarak sağlıklı yaşama otoritesi kesilip, bir sürü kelam eden çok bilmişler... Bir de sağlıklı beslenmek isteyenlere yönelik ürün ve hizmet sektörlerinde ortaya çıkan, kerameti kendinden menkul ‘uzmanlar’...
Bunların hepsi, işte o tüketim ideolojisinin nemalarını toplamaya çalışıyorlar...
Müftüoğlu hocayı tabii ki tenzih ediyoruz.
Onun da zaman zaman altını çizdiği gibi, insanın yaşamı bir yük değil, bir esenlik serüveni olarak ele almabilmesi önemli... Aslolan ruh ve beden sağlığı için, birinci derecede ehemniyet arz edenin ‘dengeler’ meselesi olduğu unutulmamalı...