“Yaşam birçok şeyi birlikte yaşamamızı sağladı…”
04 Haziran 2019 - Yeni Şafak
İlk gazetecilik yıllarımdan dostum, değerli meslektaşım Salim Kadıbeşegil, yeni kitabını imzalarken bana böyle bir not düşmüş… Ne mutlu ki, dediği gibi olmuştuAKALEYİESLİ DİNLEMEİÇİN TI
Türkiye’de halkla ilişkiler ve genel anlamda iletişim sektörüne getirdiği katkıların, yeniliklerin, nitelikli sıçramaların haddi hesabı yoktur. Bu sürecin uzunca bir bölümünde onun yanında olma şansını yakaladım.
Bu, Salim kardeşimin onuncu kitabı… Halka ilişkiler, itibar yönetimi, kriz ve stratejik iletişim konularındaki araştırmalarını ve 43 yıllık deneyimini paylaşmaktan hiçbir zaman geri durmadı.
Nisan ayında Cinius Yayınları’ndan çıkan kitabının adı “Patronlar, CEO’lar ve Üst Düzey Yöneticiler için Kurumsal Dersler”.
Yazar dostum, bir holding CEO’sunun kendisine söylediği “Bu patronlar, şirketleri babalarının malı sanıyorlar” cümlesinden aldığı esinle yola çıkmış.
Sadece patronlar değil, “onlarla birlikte stratejik ve yaşamsal kararları” veren tüm yöneticiler için örnekler, yol ve yöntemler içeren ve etik yaklaşımı, itibarın oluşturulması ve korunmasını ön plana koyan yazılarıyla bir kılavuz hazırlamış…
Kadıbeşegil’in ifadesiyle, itibar yönetiminde “…herkese uyulacak tek tip reçete yazılamaz. İtibarı elde etmek belki de yıllar sürecek tutarlı, dikkatli, özenli bir davranış kimliğiyle mümkündür.”
İtibarı kaybetmek ise bilindiği üzere bir dakikada gerçekleşebilir…
Onun 43 yıllık çalışması, gözlem, araştırma ve uygulamaları bazı ‘şablonlar’ çıkarmasına yaramış… Bu kitap da en çok ‘itibar’ konusunun öneminin farkında olan iş insanlarına yarayacaktır… Zaten halkla ilişkiler ve iletişim, kuramdan çok uygulamaya dayalı ‘çok disiplinli’ bir bilim alanı değil mi?
Kadıbeşegil’in dört bölüme ayırdığı bu kılavuz kitabında, itibar yönetiminin felsefesini anlamaya yarayacak şablonların yanı sıra kurumsal sosyal sorumluluk konusunda yapılmış önemli iş ve örneklere, medyada yer almış ‘her biri ders niteliğinde’ kurumsal haberlere ve tabii kötü örneklere yer veriliyor.
Bugünün siyasi iletişimine de müthiş bir ışık tutan kitabı, baştan sona bir çırpıda okunacak roman gibi değil, bir başvuru eseri gibi ele almanızda yarar var.
Türkiye’de halkla ilişkiler ve genel anlamda iletişim sektörüne getirdiği katkıların, yeniliklerin, nitelikli sıçramaların haddi hesabı yoktur. Bu sürecin uzunca bir bölümünde onun yanında olma şansını yakaladım.
Bu, Salim kardeşimin onuncu kitabı… Halka ilişkiler, itibar yönetimi, kriz ve stratejik iletişim konularındaki araştırmalarını ve 43 yıllık deneyimini paylaşmaktan hiçbir zaman geri durmadı.
Nisan ayında Cinius Yayınları’ndan çıkan kitabının adı “Patronlar, CEO’lar ve Üst Düzey Yöneticiler için Kurumsal Dersler”.
Yazar dostum, bir holding CEO’sunun kendisine söylediği “Bu patronlar, şirketleri babalarının malı sanıyorlar” cümlesinden aldığı esinle yola çıkmış.
Sadece patronlar değil, “onlarla birlikte stratejik ve yaşamsal kararları” veren tüm yöneticiler için örnekler, yol ve yöntemler içeren ve etik yaklaşımı, itibarın oluşturulması ve korunmasını ön plana koyan yazılarıyla bir kılavuz hazırlamış…
Kadıbeşegil’in ifadesiyle, itibar yönetiminde “…herkese uyulacak tek tip reçete yazılamaz. İtibarı elde etmek belki de yıllar sürecek tutarlı, dikkatli, özenli bir davranış kimliğiyle mümkündür.”
İtibarı kaybetmek ise bilindiği üzere bir dakikada gerçekleşebilir…
Onun 43 yıllık çalışması, gözlem, araştırma ve uygulamaları bazı ‘şablonlar’ çıkarmasına yaramış… Bu kitap da en çok ‘itibar’ konusunun öneminin farkında olan iş insanlarına yarayacaktır… Zaten halkla ilişkiler ve iletişim, kuramdan çok uygulamaya dayalı ‘çok disiplinli’ bir bilim alanı değil mi?
Kadıbeşegil’in dört bölüme ayırdığı bu kılavuz kitabında, itibar yönetiminin felsefesini anlamaya yarayacak şablonların yanı sıra kurumsal sosyal sorumluluk konusunda yapılmış önemli iş ve örneklere, medyada yer almış ‘her biri ders niteliğinde’ kurumsal haberlere ve tabii kötü örneklere yer veriliyor.
Bugünün siyasi iletişimine de müthiş bir ışık tutan kitabı, baştan sona bir çırpıda okunacak roman gibi değil, bir başvuru eseri gibi ele almanızda yarar var.
- Ezber bozmadan olmuyor
- Bazı firmaların reklamlarında duyuyoruz: Ezber bozan yenilik… Bunu bir slogan, tanıtım için uydurulmuş bir tabir sananlar yanılıyor. İngilizcesi ‘disruptive innovation’ olan bu deyiş, aslında ‘iş teorisi’ terminolojisine ait…
- Birebir çevirdiğimizde ‘yıkıcı yenilik’ anlamına geliyor ama yıkıcı kelimesindeki olumsuzluk, kavramın yanlış anlaşılmasına neden olduğu için onun yerine Türkçe’de ‘ezber bozan’ tercih ediliyor. Bu kavram iş dünyasında, yeni bir pazar ve değer ağı yaratarak mevcutları ve bunlara bağlı ürün, firma ve iş birliklerini değiştiren yenilikler için kullanılıyor. Bilişim teknolojisinin, haritayı, ajandayı, hatta gazeteyi ‘disrupt’ etmesi gibi…
- Arçelik’in internet sitesinde tam 14 çeşit Türk kahvesi makinası var. Sadece Arçelik de değil, Arzum, Tefal, Korkmaz, Fakir, Karaca, Conti gibi markalar da bu pazarda yerini almış…
- Yine Arçelik’in internet sitesinde 300 liraya ev tipi olanı da var; 4 bin liraya profesyonel modeli de… Telve, Selamlique, Lokum da bu ‘ezber bozan’ ürün modellerin ‘geleneksel’ adları…
- Arçelik, son çıkardığı Türk kahvesi makinası için bir reklam filmi çekmiş… İlk kahve çekirdeğinin ülkemize gelmesi ve bir geleneğe, geleneklerin sürdürülmesine vesile oluşu anlatılıyor. Şimdi bir tuşla hazırlanan kahveyi içebilmek için verilen emek, zaman ve zahmeti “ilk defa nasıl?”, “ilk defa ne zaman?” gibi sorularla hatırlatıyor.
- Sıklıkla ressam Pablo Picasso’ya atfedilen ancak sonrada pek çok örneğe yaydırılan bir hikâye vardır… Bir garson, restoranda yemek yiyen Picasso’dan anı olması için kendisine bir şeyler çizmesini ister. Ressam da bu isteği geri çevirmeyerek hemen bir şeyler karalayarak uzatır… Ve ekler: “O çizim tam 100 bin dolar değerinde.” Garson şaşırarak “2 dakika bile sürmedi çiziminiz. Nasıl bu kadar pahalı olabilir?” diye sorar. Picasso yanıtlar: “60 yıl artı 2 dakika...”