Yakalanan hava çok iyi
31 Temmuz 2009 Akşam Gazetesi
Bu kadar geniş bir ittifakı Beşir Atalay Hoca bir kez de Basın Yasası konusunda sağlamıştı. Özellikle medyadan arkadaşlarımız hatırlayacaklardır. 3İ Kuralı'nı (İstişare, İkna, İttifak) mükemmel düzeyde uygulamış, Birinci İletişim Şurası'nı Bilkent'te toplamış, iki gece üç gün en üst düzeyde tüm medya temsilcilerini bir araya getirmiş ve sonunda herkesin ortak bir zeminde anlaşmasını sağlamıştı. Bu duruma Oktay Ekşi bile destek vermiş, Beşir Atalay'ın gösterdiği yaklaşımı takdir etmişti. İçişleri Bakanı, şimdi aynı yaklaşımı Kürt meselesinde sergiliyor. En geniş kapsamda İstişare, en derinlikli boyutta İkna ve en güçlü yapıda İttifak'ın bu kez yakalanabileceği konusunda neredeyse herkes hemfikir... Sayın Beşir Atalay iletişim adına çok iyi bir hava yakaladı. İnşallah bozmazlar.
Okumadan marka olunmaz
Her 'gelişmiş beceri' gibi okuma alışkanlığını edinmek de zahmetli bir yoldur. Yönetilmesi gerekir. İnsana kendiliğinden gökten zembille gelmez. Okuma alışkanlığını en iyi edinme yollarından biri de çizgi romandan geçer.
Türünün en mükemmel örneklerinden biri olarak hazırlanmış ve basılmış çizgi roman Macbeth'i de bu bağlamda yazmıştık. Biz bunları yazarken iki gün sonra elimize geçecek ve ülkemizdeki okuma alışkanlığının durumu hakkında özet bir bakış açısı getiren araştırmadan habersizdik. Bağımsız Eğitimciler Sendikası'nın (BES) Ar-Ge biriminin raporu dehşetengiz bir manzara koyuyor ortaya. Biliyorduk da durumun bu kadar vahim olduğunu bilmiyorduk... Ülkelere göre kütüphane sayıları 2009 yılı itibarıyla şöyleymiş: Türkiye'de toplam 1152 kütüphane olmasına karşılık Almanya'da 10.531, İngiltere'de 4.620, İspanya'da 5.209 kütüphane bulunuyormuş. 2007 yılı verilerine göre ise Türkiye'deki kütüphanelerde 13 milyon kitap varmış. Bu rakam Bulgaristan'da 46 milyona, Rusya'da 739 milyona, Almanya'da 104 milyona ulaşıyormuş. Türkiye'de kütüphanelere kayıtlı üye sayısı 493 bin 500 iken, İran'da 7 milyon, Fransa'da 16 milyon, İngiltere'de 35 milyon kütüphane üyesi bulunuyormuş. Almanya'da 7 bin 500 kişiye 1 kütüphane düşerken Türkiye'de 68 bin 500 kişiye 1 halk kütüphanesi düşmekteymiş. Kişi başına kitap sayısı Almanya'da 25 bin, AB ortalaması 16 bin iken Türkiye'de bu sayı 6 binmiş. Almanya'da halk kütüphanelerinde çalışan kütüphaneci sayısı 8 bin 337, Fransa'da 7 bin 88, İngiltere'de 6 bin 978, İspanya'da 3 bin 794, Türkiye'de sadece 333 kişiymiş.
Türkiye'de kitap, genel ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235'inci sırada yer alıyormuş. Rapora göre Türkiye'de okunan kitaplar genellikle 'siyaset, aşk, cinsellik' konularını işliyormuş. Japonya'da toplumun yüzde 14'ü, Amerika'da yüzde 12'si, İngiltere ve Fransa'da yüzde 21'i düzenli kitap okurken, Türkiye'de yalnızca binde 1 kişi kitap okuyormuş. Türk halkı, kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat zaman ayırıyormuş. Bir Japon yılda ortalama 25, bir İsviçreli 10, bir Fransız 7, bir Türk ise 10 yılda ancak 1 kitap okuyormuş. 30 bin satan Macbeth'in ve yeni çıkacak olanların (bu arada Türk klasiklerine de giriyorlarmış) önemi belki şimdi daha iyi anlaşılacaktır. Atatürk 'devletin temeli milli kültürdür' demiş. Milli kültürün temeli de öncelikle okumaktan geçiyor. Ülke markası üzerine çalışan Ankara'daki sevgili arkadaşlara önemle duyurulur.
Bu kadar geniş bir ittifakı Beşir Atalay Hoca bir kez de Basın Yasası konusunda sağlamıştı. Özellikle medyadan arkadaşlarımız hatırlayacaklardır. 3İ Kuralı'nı (İstişare, İkna, İttifak) mükemmel düzeyde uygulamış, Birinci İletişim Şurası'nı Bilkent'te toplamış, iki gece üç gün en üst düzeyde tüm medya temsilcilerini bir araya getirmiş ve sonunda herkesin ortak bir zeminde anlaşmasını sağlamıştı. Bu duruma Oktay Ekşi bile destek vermiş, Beşir Atalay'ın gösterdiği yaklaşımı takdir etmişti. İçişleri Bakanı, şimdi aynı yaklaşımı Kürt meselesinde sergiliyor. En geniş kapsamda İstişare, en derinlikli boyutta İkna ve en güçlü yapıda İttifak'ın bu kez yakalanabileceği konusunda neredeyse herkes hemfikir... Sayın Beşir Atalay iletişim adına çok iyi bir hava yakaladı. İnşallah bozmazlar.
Okumadan marka olunmaz
Her 'gelişmiş beceri' gibi okuma alışkanlığını edinmek de zahmetli bir yoldur. Yönetilmesi gerekir. İnsana kendiliğinden gökten zembille gelmez. Okuma alışkanlığını en iyi edinme yollarından biri de çizgi romandan geçer.
Türünün en mükemmel örneklerinden biri olarak hazırlanmış ve basılmış çizgi roman Macbeth'i de bu bağlamda yazmıştık. Biz bunları yazarken iki gün sonra elimize geçecek ve ülkemizdeki okuma alışkanlığının durumu hakkında özet bir bakış açısı getiren araştırmadan habersizdik. Bağımsız Eğitimciler Sendikası'nın (BES) Ar-Ge biriminin raporu dehşetengiz bir manzara koyuyor ortaya. Biliyorduk da durumun bu kadar vahim olduğunu bilmiyorduk... Ülkelere göre kütüphane sayıları 2009 yılı itibarıyla şöyleymiş: Türkiye'de toplam 1152 kütüphane olmasına karşılık Almanya'da 10.531, İngiltere'de 4.620, İspanya'da 5.209 kütüphane bulunuyormuş. 2007 yılı verilerine göre ise Türkiye'deki kütüphanelerde 13 milyon kitap varmış. Bu rakam Bulgaristan'da 46 milyona, Rusya'da 739 milyona, Almanya'da 104 milyona ulaşıyormuş. Türkiye'de kütüphanelere kayıtlı üye sayısı 493 bin 500 iken, İran'da 7 milyon, Fransa'da 16 milyon, İngiltere'de 35 milyon kütüphane üyesi bulunuyormuş. Almanya'da 7 bin 500 kişiye 1 kütüphane düşerken Türkiye'de 68 bin 500 kişiye 1 halk kütüphanesi düşmekteymiş. Kişi başına kitap sayısı Almanya'da 25 bin, AB ortalaması 16 bin iken Türkiye'de bu sayı 6 binmiş. Almanya'da halk kütüphanelerinde çalışan kütüphaneci sayısı 8 bin 337, Fransa'da 7 bin 88, İngiltere'de 6 bin 978, İspanya'da 3 bin 794, Türkiye'de sadece 333 kişiymiş.
Türkiye'de kitap, genel ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235'inci sırada yer alıyormuş. Rapora göre Türkiye'de okunan kitaplar genellikle 'siyaset, aşk, cinsellik' konularını işliyormuş. Japonya'da toplumun yüzde 14'ü, Amerika'da yüzde 12'si, İngiltere ve Fransa'da yüzde 21'i düzenli kitap okurken, Türkiye'de yalnızca binde 1 kişi kitap okuyormuş. Türk halkı, kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat zaman ayırıyormuş. Bir Japon yılda ortalama 25, bir İsviçreli 10, bir Fransız 7, bir Türk ise 10 yılda ancak 1 kitap okuyormuş. 30 bin satan Macbeth'in ve yeni çıkacak olanların (bu arada Türk klasiklerine de giriyorlarmış) önemi belki şimdi daha iyi anlaşılacaktır. Atatürk 'devletin temeli milli kültürdür' demiş. Milli kültürün temeli de öncelikle okumaktan geçiyor. Ülke markası üzerine çalışan Ankara'daki sevgili arkadaşlara önemle duyurulur.