‘Yapan’ ile ‘Sadece konuşan’ın farkını görebilenler…
17 Şubat 2018 - Yeni Şafak
Perşembe günkü yazımızda “Erdoğan demokrat değildir söylemini ‘Karteller Erdoğan’a kızıyorlar’ şeklinde okumak gerekir” diyen bir Ortadoğu uzmanını, Christoph Hörstel’i yazı konusu yaptığım için bana laf sokmaya kalkan bir meslektaşımız bile olsa ciddiye alıp laf anlatmak durumunda kalmanın bana neler hissettirdiğini yazıya dökmek istedim:
İddia ne? “Hörstel bir faşistmiş” ve Yahudi soykırımını inkâr ediyormuş. Bizim de elimiz armut devşirmiyor herhalde; ‘Şu videoya bir göz atsanız’ başlıklı yazıyı kaleme almadan önce Hörstel’in kim olduğuna elbette bir göz attık. Hörstel’i önce ‘kendisinden’ ve yaptıklarından tanımak istedik. Bu hakareti hak etmek için neler yapmış, neler yapıyor ve ne yazmış çizmiş mesela?..
Ayrıntıya girmeden Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanımızı anlamaya çalışan herkesi karalayan, ülkemize ve Erdoğan’a hakaret yağdıranlara kol kanat geren, ‘bağımlı’ ve /veya ‘yerleştirilmiş /gömülü’ (embedded) arkadaşlara hemen söyleyeyim: Ben videodaki şu ifadelerinin altına imzamı atarım. Bir daha okuyun isterseniz:
“Erdoğan, ABD’nin PKK üzerinden Türkiye’nin parçalanması planlarına itaat etmiyor. Bu da kartelleri kızdırıyor. Medyayı, para sistemlerini devreye sokarak, gerekirse yargıyı kullanarak kendilerine hizmet etmeyeni itibarsızlaştırmaya, alaşağı etmeye çalışıyorlar”…
Şimdi, Hörstel’e ilişkin internetteki bilgilere bakmaya çalışalım:
Adam bir aktivist. Afganistan’daki müdahaleye ve Alman birliklerinin orada bulunmasına karşı mesela. ABD ve Alman kartellerini de, mafyasını da deşifre ediyor. En önemlisi de ülkesinin yasalarında bulunan, Almanya’nın İsrail’in varlığını korumakla kendisini sorumlu tutması maddesine karşı çıkıyor. Bu arada Anti Siyonist Ortodoks bir Yahudi kuruluşun başkanının basın danışmanlığını yürütüyor.
“Alman faşisti” yaftasını yapıştırmak için belki de tek neden Nazilerin II. Dünya Savaşı'nda, 6 milyon civarında Yahudi'ye yaptığı sistematik soykırımın İsrail tarafından akla gelebilecek her türlü siyasi amaç için kullanılmasına karşı çıkması gösterilebilir.
Bu nedenle de Der Spiegel başta olmak üzere malum Alman medyası tarafından son zamanlarda, kendisinin bu yönde açıklamaları olmamasına rağmen, soykırıma karşı bir tavır sergilemediği iddiası pompalanıyor.
Hörstel 14 yıl Alman televizyonu ARD’nin maaşlı Orta Doğu muhabiri olarak görev yapmış. 20 yıl süreyle Afganistan’a gidip gelmiş. (Bu arada son dönemde işsizlik sigortası ile yaşamını idame ettirmeye çalışıyormuş.)
Münih’te aldığı üniversite eğitimi de ilginç: Sinoloji (Çince), Fransızca ve İspanyolca…
Üç kitap yazmış. Barutfıçısı Afganistan: Alman Ordusunun Ölümcül Görevi (2007), Kızgın Fırın Pakistan: Terör Savaşı Nasıl Almanya’ya kadar geldi? (2008) ve “Afganistan-Pakistan: NATO Dönüm Noktasında” (2010)
Besbelli ki, adam sistem içi düşünüp hareket etmediği için dışlanmış. Hörstel’e saldırmaya çalışanlar da, farkındalar ya da değiller, resmi Alman görüşüne sırtlarını yaslayarak adamcağıza veryansın ediyorlar.
Südwestrundfunk televizyonunun kendisiyle yaptığı bir röportajda Hörstel, demiş ki:
“ABD Merkezî Haber Alma Ajansı CIA’in 11 Eylül terör saldırısına karıştığına dair pek çok şüphe var. ABD belki resmen teröre karşı mücadele ediyor ancak, aynı CIA, Pakistan gizli servisi vasıtasıyla Taliban’ı desteklemeyi sürdürüyor. Alman hükümeti de bu durumu biliyor.” (10 Kasım 2008)
Aynı söyleşide Afganistan savaşının kazanılamayacağını ve bu savaşın Almanya için hayırlı olamayacağını da dile getirmiş. Bu da yetmiş kendisine savaş açtırılmasına… CIA ve Alman istihbaratına muhalif iki laf edince de medyayı üzerine saldıkları ayan beyan ortada.
Mesela Die Welt’den Thomas Speckmann, Hörstel için ‘Taliban’ın lobicisi’ diye yazmış…
Batı ülkelerinin ana akım medyalarında yazılıp çizilenler, artık ‘kanıt’ olma yeterliliğini de, salâhiyetini de taşıyamıyorlar. ‘İnsan’ hakkındaki tek kanıt, yazılı ya da sözlü ‘kendi ifadeleri’nin -orası burası kesilmiş söz parçaları değil- yanı sıra, dünya duruşu, ve en önemlisi ‘yaptıkları’…
‘Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz’ tespiti bu toprakların düşünen aklı tarafından, o sağlam özüyle atasözü halinde, gelecek nesillere de kalacak. Dünyamız, ‘yapan’ ile ‘sadece konuşan’ arasındaki bu farkı görebilme, değerlendirme ışığına sahip olan insanlar tarafından şekillendirilmek üzere olağanüstü bir yol ayrımında bulunuyor. İstihbarat servisleri, belki de tarihlerinde hiç olmadığı kadar yoğun bir atakla, dijitalinden kağıdına her türden medyanın ruhuna sızmıştır. “Bak ama burada ne yazıyor!” bilmişliği çöp oldu çöp!
Anlaşılıyor ki, güvenilir bilginin artık Batı’dan dünyaya servis edilemediğini bilmeyen veya hiç mi hiç şüphelenmeyen, duygusal bağlarını kontrol altında tutarak olan biteni olanca netliğiyle görebilme arzusu yerine, ‘inancı’nı her daim kanıtlama, doğrulama tasasıyla telaş yapan, -sık sık tersinden dalan ördekler gibi sudan başını şaşkın şaşkın çıkaran- bazı arkadaşlarımız da, Türkiye ve Erdoğan lehine konuşan bir batılıya tahammül edememişler. PKK’ya “fikir özgürlüğü” talep et, İsrail’in varlığını korumak Almanya’nın işi değildir, diyene “Soykırımdan yana faşist!” diye hönkür. Türkiye’de belli bir kesime biçilmiş rol şu sıra bu… Bunlar sadece ABD Dışişleri Bakanı Sayın Cumhurbaşkanı ile 3 saat 15 dakika görüştüğünde ne diyeceklerini şaşırıveriyorlar…
İddia ne? “Hörstel bir faşistmiş” ve Yahudi soykırımını inkâr ediyormuş. Bizim de elimiz armut devşirmiyor herhalde; ‘Şu videoya bir göz atsanız’ başlıklı yazıyı kaleme almadan önce Hörstel’in kim olduğuna elbette bir göz attık. Hörstel’i önce ‘kendisinden’ ve yaptıklarından tanımak istedik. Bu hakareti hak etmek için neler yapmış, neler yapıyor ve ne yazmış çizmiş mesela?..
Ayrıntıya girmeden Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanımızı anlamaya çalışan herkesi karalayan, ülkemize ve Erdoğan’a hakaret yağdıranlara kol kanat geren, ‘bağımlı’ ve /veya ‘yerleştirilmiş /gömülü’ (embedded) arkadaşlara hemen söyleyeyim: Ben videodaki şu ifadelerinin altına imzamı atarım. Bir daha okuyun isterseniz:
“Erdoğan, ABD’nin PKK üzerinden Türkiye’nin parçalanması planlarına itaat etmiyor. Bu da kartelleri kızdırıyor. Medyayı, para sistemlerini devreye sokarak, gerekirse yargıyı kullanarak kendilerine hizmet etmeyeni itibarsızlaştırmaya, alaşağı etmeye çalışıyorlar”…
Şimdi, Hörstel’e ilişkin internetteki bilgilere bakmaya çalışalım:
Adam bir aktivist. Afganistan’daki müdahaleye ve Alman birliklerinin orada bulunmasına karşı mesela. ABD ve Alman kartellerini de, mafyasını da deşifre ediyor. En önemlisi de ülkesinin yasalarında bulunan, Almanya’nın İsrail’in varlığını korumakla kendisini sorumlu tutması maddesine karşı çıkıyor. Bu arada Anti Siyonist Ortodoks bir Yahudi kuruluşun başkanının basın danışmanlığını yürütüyor.
“Alman faşisti” yaftasını yapıştırmak için belki de tek neden Nazilerin II. Dünya Savaşı'nda, 6 milyon civarında Yahudi'ye yaptığı sistematik soykırımın İsrail tarafından akla gelebilecek her türlü siyasi amaç için kullanılmasına karşı çıkması gösterilebilir.
Bu nedenle de Der Spiegel başta olmak üzere malum Alman medyası tarafından son zamanlarda, kendisinin bu yönde açıklamaları olmamasına rağmen, soykırıma karşı bir tavır sergilemediği iddiası pompalanıyor.
Hörstel 14 yıl Alman televizyonu ARD’nin maaşlı Orta Doğu muhabiri olarak görev yapmış. 20 yıl süreyle Afganistan’a gidip gelmiş. (Bu arada son dönemde işsizlik sigortası ile yaşamını idame ettirmeye çalışıyormuş.)
Münih’te aldığı üniversite eğitimi de ilginç: Sinoloji (Çince), Fransızca ve İspanyolca…
Üç kitap yazmış. Barutfıçısı Afganistan: Alman Ordusunun Ölümcül Görevi (2007), Kızgın Fırın Pakistan: Terör Savaşı Nasıl Almanya’ya kadar geldi? (2008) ve “Afganistan-Pakistan: NATO Dönüm Noktasında” (2010)
Besbelli ki, adam sistem içi düşünüp hareket etmediği için dışlanmış. Hörstel’e saldırmaya çalışanlar da, farkındalar ya da değiller, resmi Alman görüşüne sırtlarını yaslayarak adamcağıza veryansın ediyorlar.
Südwestrundfunk televizyonunun kendisiyle yaptığı bir röportajda Hörstel, demiş ki:
“ABD Merkezî Haber Alma Ajansı CIA’in 11 Eylül terör saldırısına karıştığına dair pek çok şüphe var. ABD belki resmen teröre karşı mücadele ediyor ancak, aynı CIA, Pakistan gizli servisi vasıtasıyla Taliban’ı desteklemeyi sürdürüyor. Alman hükümeti de bu durumu biliyor.” (10 Kasım 2008)
Aynı söyleşide Afganistan savaşının kazanılamayacağını ve bu savaşın Almanya için hayırlı olamayacağını da dile getirmiş. Bu da yetmiş kendisine savaş açtırılmasına… CIA ve Alman istihbaratına muhalif iki laf edince de medyayı üzerine saldıkları ayan beyan ortada.
Mesela Die Welt’den Thomas Speckmann, Hörstel için ‘Taliban’ın lobicisi’ diye yazmış…
Batı ülkelerinin ana akım medyalarında yazılıp çizilenler, artık ‘kanıt’ olma yeterliliğini de, salâhiyetini de taşıyamıyorlar. ‘İnsan’ hakkındaki tek kanıt, yazılı ya da sözlü ‘kendi ifadeleri’nin -orası burası kesilmiş söz parçaları değil- yanı sıra, dünya duruşu, ve en önemlisi ‘yaptıkları’…
‘Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz’ tespiti bu toprakların düşünen aklı tarafından, o sağlam özüyle atasözü halinde, gelecek nesillere de kalacak. Dünyamız, ‘yapan’ ile ‘sadece konuşan’ arasındaki bu farkı görebilme, değerlendirme ışığına sahip olan insanlar tarafından şekillendirilmek üzere olağanüstü bir yol ayrımında bulunuyor. İstihbarat servisleri, belki de tarihlerinde hiç olmadığı kadar yoğun bir atakla, dijitalinden kağıdına her türden medyanın ruhuna sızmıştır. “Bak ama burada ne yazıyor!” bilmişliği çöp oldu çöp!
Anlaşılıyor ki, güvenilir bilginin artık Batı’dan dünyaya servis edilemediğini bilmeyen veya hiç mi hiç şüphelenmeyen, duygusal bağlarını kontrol altında tutarak olan biteni olanca netliğiyle görebilme arzusu yerine, ‘inancı’nı her daim kanıtlama, doğrulama tasasıyla telaş yapan, -sık sık tersinden dalan ördekler gibi sudan başını şaşkın şaşkın çıkaran- bazı arkadaşlarımız da, Türkiye ve Erdoğan lehine konuşan bir batılıya tahammül edememişler. PKK’ya “fikir özgürlüğü” talep et, İsrail’in varlığını korumak Almanya’nın işi değildir, diyene “Soykırımdan yana faşist!” diye hönkür. Türkiye’de belli bir kesime biçilmiş rol şu sıra bu… Bunlar sadece ABD Dışişleri Bakanı Sayın Cumhurbaşkanı ile 3 saat 15 dakika görüştüğünde ne diyeceklerini şaşırıveriyorlar…