Yeşilçam Ödülleri’ne küçük bir ‘ayar’ gerek…
30 MART 2011
Bu yıl dördüncüsü düzenlenen ve her yıl giderek gelişen Yeşilçam Ödülleri, sinema sektörünün ticari, yani popüler sinema adına en ciddiye alınması gereken etkinliğidir.
Adı konmamış olsa da Antalya Altın Portakal, Adana Altın Koza ve Sinema Yazarları Derneği SİYAD, genelde ‘sanat filmleri’ denen türe yakın yapımları ödüllendirirler…
Çünkü az sayıdaki jüri üyeleri, seyirci ve izlenme kaygısı gütmeyip, sanat filmlerini değerlendirirken işin gereği geniş sinema izleyicisi kitlelerini pek kaale almadan oy kullanırlar. O yüzden de, örneğin bir film esip gürlese, entelijansiyamızın etkisi altındaki medyamızı yıkıp geçse, bu üç ödülün üçünü de ‘götürse’, sinemalarda esamesi okunmayabilir, yerden jiletle kazınacak hale gelebilir…
Hiç itirazım yok. Yeter ki adına örneğin ‘Sanat Filmleri Festivali’ desinler… ‘Sinema Festivali’ değil… Yeşilçam Ödülleri’nin marka vaadi ise bambaşka. En azından bana göre öyle… Jüri üye sayısının 1.200 olduğu bildirildi. Çoğu sektör çalışanı… Yani jüri 7-9 entelektüel arkadaşımızdan oluşmuyor.
Adını ticari sinemamızın simgesi olan Yeşilçam’dan alan bir ödül etkinliğinde, ‘mezuniyet filmi’, ‘deneme sineması’, ‘entelektüel bunalım filmi’ tadında işler pek itibar görmemeli. Burada ödül alan filmler, aldıkları ödüllerin hakkını piyasada iş yaparak ve tekrar tekrar para kazanarak vermeliler. Bu çerçevede de ödül töreni sırasında son derece önemli bir soruna parmak basılmış ve salondan yükselen alkışlarla destek alınmış olsa da, siyasi slogan ve söylemlerin de yeri olmamalı.
Bu durum yönetilebilir miydi? Yönetilebilirdi… Jüri’nin oy vermesi için ön seçimden geçirilmiş ‘aday filmler’in sadece bir kısmı değil ‘tamamı’, sanat filmleri kriterlerine göre değil, popüler sinema kriterlerine göre seçilseydi, özünde doğru ancak fenomeninde yanlış, bu yüzden de ‘nereden çıktı bu’ duygusu uyandıran ‘slogan sahnesi’ yaşanmazdı.
Arkadaşlar kendi filmleri arasına, bir anda ortaya çıkarak filmin bütünüyle ilgisi olmayan bir slogan atıp sonra kaybolan bir figür koyarlar mıydı? Hayır koymazlardı. Ancak, 1968 Olimpiyatları’ndaki Kara Panter’cilerin protestosu gibi ‘eylem koymayı’ başka ortamlarda pek severler… Açıkça ifade etmeliyim; ‘protestoyu’ ben de ilgiyle izledim. Ancak bu ilgim ‘anlamak’, ‘onaylamak’ anlamına gelmez tabii…
Aslında, Kültür Sanat Hizmet Ödülü, başlığı altında sahneye davet edilen, yaptıkları konuşmalarıyla gönül tellerimizi titreten bizim kuşağın starları (Nebahat Çehre, İzzet Günay, Göksel Arsoy) Yeşilçam Ödülleri’nin marka vaadinin garanti belgeleriydiler. Son derece net bir vaatti bu: Burada başı sonu belli olan, ne dediği anlaşılan, iş yapacak, halkın da beğenisini kazanacak film gibi filmlere ödül verilecek…
Ancak öyle olmadı… O gece ‘ortaya karışık’ bir durumla karşılaştık… 13 Ödülün 7’si sanat sinemasına, 6’sı da popüler sinemaya gitti… Aslında o sanat filmlerinin ödül alacakları yukarıda da belirttiğimiz üç festival var… Bırakın da adı Yeşilçam olan ödüller popüler sinemaya gidiversin, olmaz mı?..
Bu durum düzeltilmezse, mükemmel diyebileceğimiz bugünkü katılım kalitesi ve sponsor desteği tehlikeye girebilir. Örneğin, Turkcell’in desteği az buz değildir. Konuşmasında “Biz tüm Türkiye’yi kucaklıyoruz” diyen CEO Süreyya Ciliv Bey, En İyi Film için Çoğunluk’a 250 bin TL, En İyi İlk Film için yine Çoğunluk’a 50 bin TL , En İyi Yönetmen için (Kosmos) Reha Erdem’e 50 bin TL, ceman 350 bin TL verecek. Siz bu filmlerin Türkiye’nin ne kadarını kapsama alanına alacağını sanıyorsunuz?..
Gelecek yıl düzenleyeceğiniz 5. Yeşilçam Ödülleri bir fırsattır. Sistemi iki kere düşünmek için…
Sonunu düşünen belki kahraman olamaz, ancak hayatta kalır…
Adı konmamış olsa da Antalya Altın Portakal, Adana Altın Koza ve Sinema Yazarları Derneği SİYAD, genelde ‘sanat filmleri’ denen türe yakın yapımları ödüllendirirler…
Çünkü az sayıdaki jüri üyeleri, seyirci ve izlenme kaygısı gütmeyip, sanat filmlerini değerlendirirken işin gereği geniş sinema izleyicisi kitlelerini pek kaale almadan oy kullanırlar. O yüzden de, örneğin bir film esip gürlese, entelijansiyamızın etkisi altındaki medyamızı yıkıp geçse, bu üç ödülün üçünü de ‘götürse’, sinemalarda esamesi okunmayabilir, yerden jiletle kazınacak hale gelebilir…
Hiç itirazım yok. Yeter ki adına örneğin ‘Sanat Filmleri Festivali’ desinler… ‘Sinema Festivali’ değil… Yeşilçam Ödülleri’nin marka vaadi ise bambaşka. En azından bana göre öyle… Jüri üye sayısının 1.200 olduğu bildirildi. Çoğu sektör çalışanı… Yani jüri 7-9 entelektüel arkadaşımızdan oluşmuyor.
Adını ticari sinemamızın simgesi olan Yeşilçam’dan alan bir ödül etkinliğinde, ‘mezuniyet filmi’, ‘deneme sineması’, ‘entelektüel bunalım filmi’ tadında işler pek itibar görmemeli. Burada ödül alan filmler, aldıkları ödüllerin hakkını piyasada iş yaparak ve tekrar tekrar para kazanarak vermeliler. Bu çerçevede de ödül töreni sırasında son derece önemli bir soruna parmak basılmış ve salondan yükselen alkışlarla destek alınmış olsa da, siyasi slogan ve söylemlerin de yeri olmamalı.
Bu durum yönetilebilir miydi? Yönetilebilirdi… Jüri’nin oy vermesi için ön seçimden geçirilmiş ‘aday filmler’in sadece bir kısmı değil ‘tamamı’, sanat filmleri kriterlerine göre değil, popüler sinema kriterlerine göre seçilseydi, özünde doğru ancak fenomeninde yanlış, bu yüzden de ‘nereden çıktı bu’ duygusu uyandıran ‘slogan sahnesi’ yaşanmazdı.
Arkadaşlar kendi filmleri arasına, bir anda ortaya çıkarak filmin bütünüyle ilgisi olmayan bir slogan atıp sonra kaybolan bir figür koyarlar mıydı? Hayır koymazlardı. Ancak, 1968 Olimpiyatları’ndaki Kara Panter’cilerin protestosu gibi ‘eylem koymayı’ başka ortamlarda pek severler… Açıkça ifade etmeliyim; ‘protestoyu’ ben de ilgiyle izledim. Ancak bu ilgim ‘anlamak’, ‘onaylamak’ anlamına gelmez tabii…
Aslında, Kültür Sanat Hizmet Ödülü, başlığı altında sahneye davet edilen, yaptıkları konuşmalarıyla gönül tellerimizi titreten bizim kuşağın starları (Nebahat Çehre, İzzet Günay, Göksel Arsoy) Yeşilçam Ödülleri’nin marka vaadinin garanti belgeleriydiler. Son derece net bir vaatti bu: Burada başı sonu belli olan, ne dediği anlaşılan, iş yapacak, halkın da beğenisini kazanacak film gibi filmlere ödül verilecek…
Ancak öyle olmadı… O gece ‘ortaya karışık’ bir durumla karşılaştık… 13 Ödülün 7’si sanat sinemasına, 6’sı da popüler sinemaya gitti… Aslında o sanat filmlerinin ödül alacakları yukarıda da belirttiğimiz üç festival var… Bırakın da adı Yeşilçam olan ödüller popüler sinemaya gidiversin, olmaz mı?..
Bu durum düzeltilmezse, mükemmel diyebileceğimiz bugünkü katılım kalitesi ve sponsor desteği tehlikeye girebilir. Örneğin, Turkcell’in desteği az buz değildir. Konuşmasında “Biz tüm Türkiye’yi kucaklıyoruz” diyen CEO Süreyya Ciliv Bey, En İyi Film için Çoğunluk’a 250 bin TL, En İyi İlk Film için yine Çoğunluk’a 50 bin TL , En İyi Yönetmen için (Kosmos) Reha Erdem’e 50 bin TL, ceman 350 bin TL verecek. Siz bu filmlerin Türkiye’nin ne kadarını kapsama alanına alacağını sanıyorsunuz?..
Gelecek yıl düzenleyeceğiniz 5. Yeşilçam Ödülleri bir fırsattır. Sistemi iki kere düşünmek için…
Sonunu düşünen belki kahraman olamaz, ancak hayatta kalır…