Yen yırtılmış...
25 ŞUBAT 2012
Önder Sav’ın, ‘Yen yırtıldı, kolun kırığı gizlenemez’ dediği yazılı açıklamasında şu cümlede ne demek istendiğini anlayanınız var mı?
‘Örgütün parti içi demokrasi ateşini Anadolu Ateşi ve benzeri etkinliklerle söndürmeye kalkmanın altında yatan nedenleri örgütümüz çok iyi kavramaktadır.”
Partililerin demokrasi ateşini Anadolu Ateşi neden söndürsün? Önder Sav’ın delegelere yönelik mesajındaki ‘gizemli ifadeleri’n şifresini çözmek için, benim gibi her türlü ‘düşünce tasallutu’ndan ruhunu korumaya çalışan biri değil, galiba bizzat CHP’nin statükocu kanadından olmak gerekiyor.
Hem parti içi muhalefetin lideri algısı veren, diğer yandan da milletvekili sıfatını taşımadığından şimdilik kurultay delegesi de olamayan Sav’ın Pazar günü yapılacak 16. Olağanüstü Kurultay için kullanılan ‘Büyük Demokrasi Şöleni’ ifadesinden rahatsız olduğu besbelli. CHP’nin son kamuoyu yoklamalarında yüzde 20’nin altına düştüğünü ileri süren Önder Sav’ın, ‘Böyle bir dönemde kimseyi itmeden, ötekileştirmeye çalışmadan herkesi kucaklamak gerekir’ biçimindeki önerisi kime ne kadar ‘inandırıcı’ gelir bilemeyiz.
Delegeler inansın yeter, diye düşündüğü açık...
Tüm bu gelişmelere bakarak ve muhalefet partisi sınırlarını biraz daha genelleyerek sormalıyız: Olup bitenleri ve sosyal değişimin boyutlarını kavrayabilmek için nelerin farkında olmak lazım acaba? Oysa böyle büyük soruların peşine düşmek yerine ayrı iki kurultay meselesiyle birlikte oluşan algı karmaşasını, delegelerin cep telefonlarına gelen ‘kurultaya katılmayın’ mesajlarının ortaya çıkardığı itiş kakışı anlayan beri gelsin.
İçinizden biri çıkıp da şöyle diyebilir mi?
‘Nasıl algılandığımın hiçbir önemi yoktur.’
CHP’nin Önder Sav gibi dostu olsun, düşmana ihtiyacı yok.
Transformasyon her yerde
Bizde ‘devlet’ deyince akan sular durur. Cumhurbaşkanlığı’ndan aradılar: “Koruma Başkanlığı bünyesinde çalışanlara ve Cumhurbaşkanlığı personelinden katılmak isteyenlere ‘Algılama Yönetimi’ konusunda bir konferans verir misin?”
Bir an bile düşünmeden kabul ettik. İçeriğini sürekli zenginleştirerek geliştirdiğimiz ve yedi yıldır dersini verdiğimiz bir konuda izleyici kitlelerini kıyaslamak, reaksiyonlarına bakmak, ona göre değerlendirmek o kadar kolay ve keyifli ki...
Açıkça ifade etmeliyim: Bu kadar dikkatli, katılımcı, meraklı bir izleyici kitlesini Harp Akademileri’nde ve bir de Cumhurbaşkanlığı’nda gördüm.
Cumhurbaşkanlığı Koruma Başkanı Osman Cangal, ekibine sık sık bu tür konferanslar verdiriyormuş . Konferansı en ön sırada izleyenler arasında bulunan Merkez Bankası eski Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Durmuş Yılmaz ve iletişim dünyasından değerli meslektaşlarım Kemal İlter ve Yusuf Müftüoğlu çok iyi bildikleri iletişim konularını bir kez daha özen ve ilgiyle izlemeleri ile, aslında ‘okumasını bilenler’in dikkatlerinden kaçmayan transformasyon (dönüşüm) gerçekliğinin altını bir kez daha çizmiş oluyorlardı. Ülkede her şey gibi Cumhurbaşkanlığı personeli de dünya görüşünü ve duruşunu yeniliyor ve çağa uyumlu hale getiriyordu.
‘Örgütün parti içi demokrasi ateşini Anadolu Ateşi ve benzeri etkinliklerle söndürmeye kalkmanın altında yatan nedenleri örgütümüz çok iyi kavramaktadır.”
Partililerin demokrasi ateşini Anadolu Ateşi neden söndürsün? Önder Sav’ın delegelere yönelik mesajındaki ‘gizemli ifadeleri’n şifresini çözmek için, benim gibi her türlü ‘düşünce tasallutu’ndan ruhunu korumaya çalışan biri değil, galiba bizzat CHP’nin statükocu kanadından olmak gerekiyor.
Hem parti içi muhalefetin lideri algısı veren, diğer yandan da milletvekili sıfatını taşımadığından şimdilik kurultay delegesi de olamayan Sav’ın Pazar günü yapılacak 16. Olağanüstü Kurultay için kullanılan ‘Büyük Demokrasi Şöleni’ ifadesinden rahatsız olduğu besbelli. CHP’nin son kamuoyu yoklamalarında yüzde 20’nin altına düştüğünü ileri süren Önder Sav’ın, ‘Böyle bir dönemde kimseyi itmeden, ötekileştirmeye çalışmadan herkesi kucaklamak gerekir’ biçimindeki önerisi kime ne kadar ‘inandırıcı’ gelir bilemeyiz.
Delegeler inansın yeter, diye düşündüğü açık...
Tüm bu gelişmelere bakarak ve muhalefet partisi sınırlarını biraz daha genelleyerek sormalıyız: Olup bitenleri ve sosyal değişimin boyutlarını kavrayabilmek için nelerin farkında olmak lazım acaba? Oysa böyle büyük soruların peşine düşmek yerine ayrı iki kurultay meselesiyle birlikte oluşan algı karmaşasını, delegelerin cep telefonlarına gelen ‘kurultaya katılmayın’ mesajlarının ortaya çıkardığı itiş kakışı anlayan beri gelsin.
İçinizden biri çıkıp da şöyle diyebilir mi?
‘Nasıl algılandığımın hiçbir önemi yoktur.’
CHP’nin Önder Sav gibi dostu olsun, düşmana ihtiyacı yok.
Transformasyon her yerde
Bizde ‘devlet’ deyince akan sular durur. Cumhurbaşkanlığı’ndan aradılar: “Koruma Başkanlığı bünyesinde çalışanlara ve Cumhurbaşkanlığı personelinden katılmak isteyenlere ‘Algılama Yönetimi’ konusunda bir konferans verir misin?”
Bir an bile düşünmeden kabul ettik. İçeriğini sürekli zenginleştirerek geliştirdiğimiz ve yedi yıldır dersini verdiğimiz bir konuda izleyici kitlelerini kıyaslamak, reaksiyonlarına bakmak, ona göre değerlendirmek o kadar kolay ve keyifli ki...
Açıkça ifade etmeliyim: Bu kadar dikkatli, katılımcı, meraklı bir izleyici kitlesini Harp Akademileri’nde ve bir de Cumhurbaşkanlığı’nda gördüm.
Cumhurbaşkanlığı Koruma Başkanı Osman Cangal, ekibine sık sık bu tür konferanslar verdiriyormuş . Konferansı en ön sırada izleyenler arasında bulunan Merkez Bankası eski Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Durmuş Yılmaz ve iletişim dünyasından değerli meslektaşlarım Kemal İlter ve Yusuf Müftüoğlu çok iyi bildikleri iletişim konularını bir kez daha özen ve ilgiyle izlemeleri ile, aslında ‘okumasını bilenler’in dikkatlerinden kaçmayan transformasyon (dönüşüm) gerçekliğinin altını bir kez daha çizmiş oluyorlardı. Ülkede her şey gibi Cumhurbaşkanlığı personeli de dünya görüşünü ve duruşunu yeniliyor ve çağa uyumlu hale getiriyordu.