Yeni yıl yeni kararlar zamanıdır...
30 Aralık 2009 Akşam GazetesiÇocukluğumdan kalan küçük esintiler zaman zaman üst belleğime çıkıverir... Beni büyütmüş olan ninemin meşhur tekerlemesi mesela... 'Bugün Pazar gavurlar azar!'... Hoppala, ne iş değil mi?
Şam'da yetişmiş olan ninem, içinde 'gavur' geçen bir ton tekerleme varken, yılbaşı için bir şey demezdi...
Demek ki Osmanlı da pek fazla bulaşmamış yılbaşına, diye düşünmüşümdür hep. Sadece biraz tahrif edilmesine Hıristiyan dostlarla birlikte göz yummuş... Mesela Noel Baba'nın aslında yılbaşı gecesi pek işi yoktur... Noel gecesi çıkar ortalığa, değil mi? Yani 24 Aralık'ı 25 Aralık'a bağlayan gece...
Oysa bize Noel Baba'yı hep yılbaşı ile birlikte anlatmışlardır... Sanki yılbaşı gecesi şöminenin bacasından inecekmiş gibi... Oysa bu işi tam bir hafta önce yaparmış. Çam ağacı altına konan hediyeleri de o gece getirirmiş.
Diş perisinin, dökülen süt dişlerinin yastık altına konması halinde, ertesi sabah dişi alıp yerine güzel bir armağan vermesi gibi... Kızım, ileri yaşlarına kadar inanmıştı bu büyülü hikayeye. Şimdi doktorasını vermeye hazırlanıyor. Sanırım, dişi falan çıksa hala gizli gizli yastığının altına koyuyor olabilirdi...
***
Naif bir şeydir bu Noel Baba ve yılbaşında hediyeleşme meselesi... Bizim ailemizde hem dini bayramlar hem de yılbaşı kutlandığı için, babam bayramların yılbaşına yaklaşmasından ciddi şekilde endişe duyardı... Devlet memuruydu kendisi, mütevazı aile bütçesini borç harç yapmadan idare edebilmek için çırpınırdı... Şimdilerde sonradan köprüden atlansa da, borçlanmayana 'salak' diyorlar...
Aralık ayı hediye konusunda benim için ciddi kabus demektir. Bu kadar mı olur!... Tanıdığım pek çok kişi sanki sözleşmiş gibi aralık ayında, hadi bilemediniz ocak ayının ilk haftasında dünyaya gelmeyi başarmış... İşi gücü bırakıp 'Kime ne alacağız?' diye düşünmekle geçer ay... Tabii burada küçük bir uyanıklık yapıp, bu işi eşime delege ettiğim için (dişi kuş, yuva falan) ben sadece fikir vermekle yetinirim. İnanın bu bile yorar insanı...
Öte yandan kesinlikle esenlikli bir yorgunluktur bu...
***
Hani Tanzimat'tan bu yana ülkenin kültürünü milli eksenden çıkarmış ve Hıristiyan Batı'nın etkisi altına sokmuş olan akümülasyonuna ve onun doğal sonucu 'ecnebi', 'zihnen vaftizlenmiş' davranış biçimlerine karşıyız ya, bu çerçevede yılbaşını kutlamaya da karşı olduğumuz sanılabilir.
Haşa... Her yaştan çocukların sevindiği her etkinlik bizim için kutsaldır... Onlara armağan verebileceğimiz her fırsat yaşamın bir güzelliği... İlle de eğleneceğiz diye sabaha kadar tepinmeniz gerekmez. Örneğin, biz yeni yıla, kısmetse TMSF'nin güvencesinde(!) Gayrettepe'de The Plaza Hotel'in tepesinde Erol Evgin'in nefis programıyla gireceğiz. Yer kaldıysa bekleriz...
Bu arada yeni yılı yeni kararlar vermek için de değerlendirebilirsiniz... Nasıl her Pazartesi zayıflamaya karar veriyorsak, her yılbaşı da bir yıl öncesinin muhasebesini yapıp yeni yıl için yeni hedefler koymak ve bunları dostlarla paylaşmak hiç fena olmayabilir. Ben her ikisinde de acayip çuvallamama rağmen her ikisini de hala uygulamaya devam ederim. Sebatla...
***
2009 benim için zor bir yıl oldu. Hiçbir yıl bu kadar çok yakınımı kaybetmemiştim. Neredeyse haftada bir, bir dostun vefat haberi geldi. 2010 çok daha iyi olacak... En azından benim için... Hani Bektaşi'nin önüne iki şişe şarap koyup sormuşlar: 'Söyle bakalım Erenler, hangisi daha iyi?'... Bektaşi şişelerden birini alıp dikmiş kafasına. Lıkır lıkır sonuna kadar içmiş... Sonra dönmüş diğer şişeyi göstermiş: 'Bu daha iyi!' demiş... 'Aman Erenler' demiş berikiler, 'İkinci şişeden daha tatmadın bile!'... 'Biliyorum', demiş Bektaşi elindekini göstererek, 'Bundan daha kötüsü olamaz!' Bizimki de o hesap...
Yeni yılda Allah her şeyi gönlünüze göre versin!..
Şam'da yetişmiş olan ninem, içinde 'gavur' geçen bir ton tekerleme varken, yılbaşı için bir şey demezdi...
Demek ki Osmanlı da pek fazla bulaşmamış yılbaşına, diye düşünmüşümdür hep. Sadece biraz tahrif edilmesine Hıristiyan dostlarla birlikte göz yummuş... Mesela Noel Baba'nın aslında yılbaşı gecesi pek işi yoktur... Noel gecesi çıkar ortalığa, değil mi? Yani 24 Aralık'ı 25 Aralık'a bağlayan gece...
Oysa bize Noel Baba'yı hep yılbaşı ile birlikte anlatmışlardır... Sanki yılbaşı gecesi şöminenin bacasından inecekmiş gibi... Oysa bu işi tam bir hafta önce yaparmış. Çam ağacı altına konan hediyeleri de o gece getirirmiş.
Diş perisinin, dökülen süt dişlerinin yastık altına konması halinde, ertesi sabah dişi alıp yerine güzel bir armağan vermesi gibi... Kızım, ileri yaşlarına kadar inanmıştı bu büyülü hikayeye. Şimdi doktorasını vermeye hazırlanıyor. Sanırım, dişi falan çıksa hala gizli gizli yastığının altına koyuyor olabilirdi...
***
Naif bir şeydir bu Noel Baba ve yılbaşında hediyeleşme meselesi... Bizim ailemizde hem dini bayramlar hem de yılbaşı kutlandığı için, babam bayramların yılbaşına yaklaşmasından ciddi şekilde endişe duyardı... Devlet memuruydu kendisi, mütevazı aile bütçesini borç harç yapmadan idare edebilmek için çırpınırdı... Şimdilerde sonradan köprüden atlansa da, borçlanmayana 'salak' diyorlar...
Aralık ayı hediye konusunda benim için ciddi kabus demektir. Bu kadar mı olur!... Tanıdığım pek çok kişi sanki sözleşmiş gibi aralık ayında, hadi bilemediniz ocak ayının ilk haftasında dünyaya gelmeyi başarmış... İşi gücü bırakıp 'Kime ne alacağız?' diye düşünmekle geçer ay... Tabii burada küçük bir uyanıklık yapıp, bu işi eşime delege ettiğim için (dişi kuş, yuva falan) ben sadece fikir vermekle yetinirim. İnanın bu bile yorar insanı...
Öte yandan kesinlikle esenlikli bir yorgunluktur bu...
***
Hani Tanzimat'tan bu yana ülkenin kültürünü milli eksenden çıkarmış ve Hıristiyan Batı'nın etkisi altına sokmuş olan akümülasyonuna ve onun doğal sonucu 'ecnebi', 'zihnen vaftizlenmiş' davranış biçimlerine karşıyız ya, bu çerçevede yılbaşını kutlamaya da karşı olduğumuz sanılabilir.
Haşa... Her yaştan çocukların sevindiği her etkinlik bizim için kutsaldır... Onlara armağan verebileceğimiz her fırsat yaşamın bir güzelliği... İlle de eğleneceğiz diye sabaha kadar tepinmeniz gerekmez. Örneğin, biz yeni yıla, kısmetse TMSF'nin güvencesinde(!) Gayrettepe'de The Plaza Hotel'in tepesinde Erol Evgin'in nefis programıyla gireceğiz. Yer kaldıysa bekleriz...
Bu arada yeni yılı yeni kararlar vermek için de değerlendirebilirsiniz... Nasıl her Pazartesi zayıflamaya karar veriyorsak, her yılbaşı da bir yıl öncesinin muhasebesini yapıp yeni yıl için yeni hedefler koymak ve bunları dostlarla paylaşmak hiç fena olmayabilir. Ben her ikisinde de acayip çuvallamama rağmen her ikisini de hala uygulamaya devam ederim. Sebatla...
***
2009 benim için zor bir yıl oldu. Hiçbir yıl bu kadar çok yakınımı kaybetmemiştim. Neredeyse haftada bir, bir dostun vefat haberi geldi. 2010 çok daha iyi olacak... En azından benim için... Hani Bektaşi'nin önüne iki şişe şarap koyup sormuşlar: 'Söyle bakalım Erenler, hangisi daha iyi?'... Bektaşi şişelerden birini alıp dikmiş kafasına. Lıkır lıkır sonuna kadar içmiş... Sonra dönmüş diğer şişeyi göstermiş: 'Bu daha iyi!' demiş... 'Aman Erenler' demiş berikiler, 'İkinci şişeden daha tatmadın bile!'... 'Biliyorum', demiş Bektaşi elindekini göstererek, 'Bundan daha kötüsü olamaz!' Bizimki de o hesap...
Yeni yılda Allah her şeyi gönlünüze göre versin!..