Yenilikçilik (inovasyon) böyle olur!
16 HAZİRAN 2007
Vallahi pes!.. Kime? Ali Poyrazoğlu’na...
Hem Bodrum’da tatil yap! Hem üstüne para kazan! Hem kadroyu dağıtma, onlar da harçlıklarını çıkarsın! Hem medyaya haber ol, itibarını artır! Hem iş dünyasıyla bağlantını koru! Hem tiyatrolar ekonomik sorun yaşıyor, diyenlere cevap ver! Ve hem de ‘yenilikçilik ve buluşçuluk’ (inovasyon) nasıl olur, herkese göster...
Bu yaz Bodrum Magic Life, Ali Poyrazoğlu ile konuşulacak... Nasıl?.. Bu yıl neredeyse kapalı gişe oynayan üç oyunla...
Tam diyeceğim ki, “Birçok yerde çıktı; haberlerini okumuşsunuzdur... Eğer okumayan ve gazetelerdeki reklamlarını görmeyen varsa Magic Life’ın web sitesine girebilirler!”... “Haydi”, dedim, “Gireyim, yazmadan önce ben bir bakayım...”
Olur şey değil!.. Magic Life’ın kendi web sitesi, olaydan bihaber... Hem de medya “Beş yıldızlı turne” diye yıkılırken... Vallahi pes...
Bu proje, Magic Life’a ciddi itibar sağlar... Umarım Ali, bu katma değeri ve fikri için yeteri kadar takdir görmüştür...
İyi ki birileri dürttü...
Bu yaşıma gelmişim, Mavi Yolculuk nedir bilmezdim... Hatta önyargılı olduğumu bile söyleyebilirim... Bir dolu olumsuz hikaye... “Mavi Yolculuk’a çıktılar boşandılar...”, “Mavi Yolculuk’a çıktılar, dostlukları bitti!”, “Kitaplarını aldı teknenin başına gitti, bir hafta yüzünü görmedik!”, “30 metre karede 8 kişi 10 gün... Üçüncü günden sonra tüm sinirler, keman yayı gibiydi!” vs... vs...
Öyle ki, birileri dürtmese sittin sene de aklıma gelmeyecek...
Hekimlik yapmayan (ilaç sanayinden) iki doktor arkadaşımız araya girdiler. Dr. Can Türkoğlu (Valeant) ve Dr. Aydın Dörtok (Novartis) bizi Ahmet Çevik Kaptan’a yönlendirdiler. Meğer bu işte tekneden çok kaptan ve mürettebatı önemliymiş... İkinci Kaptan Atilla ve Miço Fikri bize güler yüz ve tatlı dille hizmet etmenin birbirinden güzel örneklerini yaşattılar.
Hisarönü körfezindeki Selimiye’den çıktık yola. Sırasıyla şu koylarda kaldık: İnbükü, Bencik, Aktur (Datça), Akvaryum (Bozburun), Bozukkale, Korsan Koyu, Serçe Koyu... Bugün Armelli Koyu’ndaymışız. Birazdan demir alıp Gebe Kilise Koyu’na gidecekmişiz...
Bozburun’a gelip, Orfoz’da Güneş Hanım’la Selçuk Bey’in yemeklerinden tatmadan yola devam etmek; İstanbul’a gelip Boğaz’ı görmeden geçmek gibi bir şey.
Ahmet Kaptan bana acımadı... Dedi ki, “Senin gelmediğin yıllar boyunca bu bayıldığın koyların sayısı %80 oranında azaldı! Karadan istila devam ediyor!”..
Mavi Yolculuğu, ruhsal dengesizlikler, kültürel erozyonlarla özdeşleştirip, yıllarca kendimden uzak tutmakla amma büyük eşeklik etmişim...
Hem Bodrum’da tatil yap! Hem üstüne para kazan! Hem kadroyu dağıtma, onlar da harçlıklarını çıkarsın! Hem medyaya haber ol, itibarını artır! Hem iş dünyasıyla bağlantını koru! Hem tiyatrolar ekonomik sorun yaşıyor, diyenlere cevap ver! Ve hem de ‘yenilikçilik ve buluşçuluk’ (inovasyon) nasıl olur, herkese göster...
Bu yaz Bodrum Magic Life, Ali Poyrazoğlu ile konuşulacak... Nasıl?.. Bu yıl neredeyse kapalı gişe oynayan üç oyunla...
Tam diyeceğim ki, “Birçok yerde çıktı; haberlerini okumuşsunuzdur... Eğer okumayan ve gazetelerdeki reklamlarını görmeyen varsa Magic Life’ın web sitesine girebilirler!”... “Haydi”, dedim, “Gireyim, yazmadan önce ben bir bakayım...”
Olur şey değil!.. Magic Life’ın kendi web sitesi, olaydan bihaber... Hem de medya “Beş yıldızlı turne” diye yıkılırken... Vallahi pes...
Bu proje, Magic Life’a ciddi itibar sağlar... Umarım Ali, bu katma değeri ve fikri için yeteri kadar takdir görmüştür...
İyi ki birileri dürttü...
Bu yaşıma gelmişim, Mavi Yolculuk nedir bilmezdim... Hatta önyargılı olduğumu bile söyleyebilirim... Bir dolu olumsuz hikaye... “Mavi Yolculuk’a çıktılar boşandılar...”, “Mavi Yolculuk’a çıktılar, dostlukları bitti!”, “Kitaplarını aldı teknenin başına gitti, bir hafta yüzünü görmedik!”, “30 metre karede 8 kişi 10 gün... Üçüncü günden sonra tüm sinirler, keman yayı gibiydi!” vs... vs...
Öyle ki, birileri dürtmese sittin sene de aklıma gelmeyecek...
Hekimlik yapmayan (ilaç sanayinden) iki doktor arkadaşımız araya girdiler. Dr. Can Türkoğlu (Valeant) ve Dr. Aydın Dörtok (Novartis) bizi Ahmet Çevik Kaptan’a yönlendirdiler. Meğer bu işte tekneden çok kaptan ve mürettebatı önemliymiş... İkinci Kaptan Atilla ve Miço Fikri bize güler yüz ve tatlı dille hizmet etmenin birbirinden güzel örneklerini yaşattılar.
Hisarönü körfezindeki Selimiye’den çıktık yola. Sırasıyla şu koylarda kaldık: İnbükü, Bencik, Aktur (Datça), Akvaryum (Bozburun), Bozukkale, Korsan Koyu, Serçe Koyu... Bugün Armelli Koyu’ndaymışız. Birazdan demir alıp Gebe Kilise Koyu’na gidecekmişiz...
Bozburun’a gelip, Orfoz’da Güneş Hanım’la Selçuk Bey’in yemeklerinden tatmadan yola devam etmek; İstanbul’a gelip Boğaz’ı görmeden geçmek gibi bir şey.
Ahmet Kaptan bana acımadı... Dedi ki, “Senin gelmediğin yıllar boyunca bu bayıldığın koyların sayısı %80 oranında azaldı! Karadan istila devam ediyor!”..
Mavi Yolculuğu, ruhsal dengesizlikler, kültürel erozyonlarla özdeşleştirip, yıllarca kendimden uzak tutmakla amma büyük eşeklik etmişim...