Yiğit çıkmış meydane…
04 Mart 2023 - Yeni Şafak
Pek çok anlam içeren ve edebiyatta da ‘uyumsuz’ anlamıyla karşılanan bir kavramdır: Absürt. Sürrealizmle yakından akrabadırlar.
Bugün sizinle sürrealizmin sınırlarını zorlayan absürt bir fıkrayı paylaşmak istedim… Baştan uyarayım; sonunda gülmezseniz sorumlusu ben değilim.
Ülkenin birinde kral, güzel mi güzel, genç mi genç biricik kızını evlendirmek ister… O dönemde kızları doktorlarla, mühendislerle değil, ülkenin en güçlü kuvvetli delikanlılarıyla evlendirmek makbulmüş.
Kral hemen ulaklarını ülkenin dört yanına yollamış… Güzel prensese talip olmak isteyen iri kıyım, eli silah tutan yağız delikanlıları yarışmaya çağırtmış.
Yarışmanın konusu da ne olacak ki… Tabii ki kraliyet sarayının girişindeki meydanda duran devasa kayayı kaldırıp 30 adım taşıyan prensesi kapacakmış…
Kriterleri taşıdığına inanan bütün genç erkekler ‘sınav günü’ meydana doluşmuşlar. Kral ve kraliçe yerlerini almış. Borazanlar çalmış ve yarışma başlamış.
İlk beş delikanlı taşı yerinden dahi kıpırdatamamış. Diğerleri bir lokma ucundan kaldırmayı başarsalar da bırakın 30 adım atmayı, tamamını yerinden sökememişler bile.
Bu arada seyirciler arasından çelimsiz, sarı benizli, çocuk sıfatlı, küçücük bir genç, boyuna posuna bakmadan “Ben de! Ben de!” diye bağırıyormuş. Tabii ki kimse bu fukarayı ciddiye almamış… Ancak son birkaç yarışmacı kaldığında, kralın içine “Acaba mı?” diye bir kurt düşmüş…
Sonuncu yarışmacı da denemede başarısız olunca başka çare kalmamış ve bakışlar, yerinde zıplayıp duran ufaklığa takılmış. “Haydi bakalım, gel” demişler; “Bir de sen dene bari!”
Ufaklık üstünü çıkarmış, kaburga kemiklerini saymak mümkünmüş. Meydandan çıt çıkmıyormuş. Ağır ama kararlı adımlarla kayanın yanına yaklaşmış. O sırada eski yarışmacılar nefeslerini tutmuşlar, kral, kraliçe ve prenses heyecana daha fazla dayanamayarak ayağa fırlamışlar…
Bizim çelimsiz, önce izleyenleri gözleriyle taramış, ardından davranmış kayaya… Gözleri faltaşı gibi açık, nefes dahi almadan ufaklığı izleyenler daha da dikkat kesilmişler… Kuşlar ötmeyi, kurbağalar zıplamayı bırakmış…
Bizimki iki ıkınmış, bir oflamış, bir de poflamış… Fakat o da ne?! Kaya yerinden oynamamış…
Evet, fıkra bu kadar. Bilmem, anlatabildim mi?..
Günün sözü
“İnsanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. Sen, yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun.”
Montaigne
Gözümüze takılanlar…
Bugün sizinle sürrealizmin sınırlarını zorlayan absürt bir fıkrayı paylaşmak istedim… Baştan uyarayım; sonunda gülmezseniz sorumlusu ben değilim.
Ülkenin birinde kral, güzel mi güzel, genç mi genç biricik kızını evlendirmek ister… O dönemde kızları doktorlarla, mühendislerle değil, ülkenin en güçlü kuvvetli delikanlılarıyla evlendirmek makbulmüş.
Kral hemen ulaklarını ülkenin dört yanına yollamış… Güzel prensese talip olmak isteyen iri kıyım, eli silah tutan yağız delikanlıları yarışmaya çağırtmış.
Yarışmanın konusu da ne olacak ki… Tabii ki kraliyet sarayının girişindeki meydanda duran devasa kayayı kaldırıp 30 adım taşıyan prensesi kapacakmış…
Kriterleri taşıdığına inanan bütün genç erkekler ‘sınav günü’ meydana doluşmuşlar. Kral ve kraliçe yerlerini almış. Borazanlar çalmış ve yarışma başlamış.
İlk beş delikanlı taşı yerinden dahi kıpırdatamamış. Diğerleri bir lokma ucundan kaldırmayı başarsalar da bırakın 30 adım atmayı, tamamını yerinden sökememişler bile.
Bu arada seyirciler arasından çelimsiz, sarı benizli, çocuk sıfatlı, küçücük bir genç, boyuna posuna bakmadan “Ben de! Ben de!” diye bağırıyormuş. Tabii ki kimse bu fukarayı ciddiye almamış… Ancak son birkaç yarışmacı kaldığında, kralın içine “Acaba mı?” diye bir kurt düşmüş…
Sonuncu yarışmacı da denemede başarısız olunca başka çare kalmamış ve bakışlar, yerinde zıplayıp duran ufaklığa takılmış. “Haydi bakalım, gel” demişler; “Bir de sen dene bari!”
Ufaklık üstünü çıkarmış, kaburga kemiklerini saymak mümkünmüş. Meydandan çıt çıkmıyormuş. Ağır ama kararlı adımlarla kayanın yanına yaklaşmış. O sırada eski yarışmacılar nefeslerini tutmuşlar, kral, kraliçe ve prenses heyecana daha fazla dayanamayarak ayağa fırlamışlar…
Bizim çelimsiz, önce izleyenleri gözleriyle taramış, ardından davranmış kayaya… Gözleri faltaşı gibi açık, nefes dahi almadan ufaklığı izleyenler daha da dikkat kesilmişler… Kuşlar ötmeyi, kurbağalar zıplamayı bırakmış…
Bizimki iki ıkınmış, bir oflamış, bir de poflamış… Fakat o da ne?! Kaya yerinden oynamamış…
Evet, fıkra bu kadar. Bilmem, anlatabildim mi?..
Günün sözü
“İnsanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. Sen, yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun.”
Montaigne
Gözümüze takılanlar…
- Kimyasal ham madde, bitki koruma ve temizlik malzemeleri üreticisi Koruma Şirketler Grubu’nun depremde hasar görmeyen ancak üretime ara verilen Hatay Kırıkhan Fabrikası 1500 depremzedeye barınmaları için açılmış (Hilal Günay, İlyada). Bölgeye doğalgaz, elektrik ve su verilmeye başlanmasının ardından yeniden üretime hazır olan firma, depremzedeler için konteyner ve çadırların kurulumlarını da tamamlanmak üzereymiş. Fabrikaya önümüzdeki günlerde ahşap bungalov tipi evler gönderilecekmiş.
- Yapay zekâ destekli dünyanın ilk ‘tam otomatik’ yaratıcı ajansı Uncreative ile yaklaşık bir ay önce Prof. Dr. Çisil Sohodol’un LinkedIn paylaşımı aracılığıyla tanışmıştım. Bu insansız zekâ, markalar için iletişim kampanyaları üretiyormuş. Sistem, size 4 soru yöneltiyormuş: “1. Hangi marka veya kategoriyi tanıtmanız gerekiyor?, 2. Ne tür bir fikir istiyorsunuz?, 3. Bu kampanyanın hedef kitlesi kim?, 4. Bu hedef kitlenin ne yapmasını istiyorsunuz?” Birkaç dakika sonra da program size e-postayla sunumu yolluyormuş. Bu kadar… İnsanı yücelten, tüm diğer mahlukattan ayrıştıran ‘buluşçuluk’ (inovasyon) ve yaratıcılık hiç bu kadar aşağılanmamıştı…
- Marketing Türkiye, 11 ili etkileyen büyük felakette basılı yayınlara ulaşmanın zorluğunu da göz önünde bulundurarak Mart sayısını web sitesi üzerinden erişime ücretsiz açmış. Kültür konusu yiyecek ve barınma gibi ilk acil ihtiyaç olmayabilir. Ancak diğerleri giderildikçe zamanla en önemli gereksinim hâlini alacaktır. Bu konuda şimdiden atılan adımlar, yapılan hazırlıklar toplumsal yaşam ve kültür konusunda bir kriz yaşanmasını önleyecektir.
- Amerikan iş dünyası dergisi Fortune, 25 yıldır düzenlediği "Dünyanın En Beğenilen Şirketleri" listesini yayınlanmış. Teknoloji ve finans şirketlerinin üst sıralarda yer aldığı listede, son 15 yılın birincisi olan Apple yine ilk sıradaymış. Onu ilk 10’da şu markalar izlemiş: Amazon, Microsoft, Berkshire Hathaway, JPMorgan Chase, Walt Disney, Costco Wholesale, Pfizer, Alphabet, American Express.