Yine buluştular…
25 kasım 2023 yeni şafak
Türkiye’de şu sıra ‘tamahkâr-sahtekâr’ buluşmalarını ne kadar sık konuşur olduk… Tabii bir de ‘amacın, aracı mübah kıldığını’ iddia eden Makyavelistlerin ilkesizce attıkları adımlardan duydukları pişmanlıkların hikâyelerini…
Bildiğiniz gibi tamahkâr, elindekiyle yetinemeyen, hak ettiğinin fazlasına en kısa yoldan ve emeksizce ulaşmayı ihtirasla talep eden insanlara deniyor. Sahtekâr da bu insanları bulup, onların zaaflarından yararlananlara, zekâları akıllarının önünde gidenlere… Bu arada, halk dilinde sıkça kullanılan ve Yunus Emre’ye atfedilen “Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz” sözünü de anmadan geçmeyelim…Bir banka şubesinin müdürünün, uzunca bir zaman diliminde güvenlerini kazandığı futbol dünyamızın elit kesimini, milyonlarca dolar dolandırdıktan sonra, para kaptıranların uyanmasıyla mahkemeye taşınan davası görülmeye başlandı.Suçlanan bankacının ve mağdur futbol yıldızlarının mahkemedeki ifadeleri basına yansıdı. Bizi ilgilendiren hukuki süreçten çok, uzmanlık alanımız olan ‘iş - ilişki - iletişim’ boyutundaki durum… Olay, aşağıda altını çizmeye çalışacağımız birkaç alanda, iletişim fakültelerinde ‘vaka analizi’ olarak mutlaka ele alınacaktır…
1. Bu, kimin krizidir? Bilindiği üzere kriz ile hasar (maddi ya da manevi) arasında ‘doğrudan’ bağ vardır. Hasar varsa kriz vardır. Hasar ne kadar büyükse kriz de o kadar büyüktür. Bu bağlamda, maddi ve manevi hasara en çok uğrayanlar elbette ki banka müdürü ve kullandığı elemanlardır… Müdüre Hanım yalan söylediğini, bankanın özel belgelerinde sahtekârlık yaptığını itiraf etmiştir. Hem hapis hem de tazminat cezası almasına kesin gözüyle bakılmaktadır.
2. Emek zahmet kazandıkları milyonları kısa vadede hızla çoğaltmak üzere elden, açıktan, bankanın üst yönetimiyle hiçbir temas kurmadan, hatta borç alıp kredi kullanıp veren mağdurların maddi hasarları kadar manevi hasarları da söz konusudur.İlk iki maddedeki aktörlerin kriz yönetimini ve kriz iletişimi yönetimini doğru şekilde ele almaları, krizin, en azından manevi hasarını azaltabilir. (Kriz yönetimi ile kriz iletişimi yönetimi arasındaki farkı ‘fark etmek’ buradaki kritik başarı faktörüdür.)
3. En az hasarı alan bankadır. Haklarında zaten takipsizlik kararı verilmiştir. Varsa bir hataları, böyle bir müdürü göreve atamaları ve başa gelecek durumu önceden kestirememiş olmaları nedeniyledir. Her ne kadar 15 binden fazla çalışan, 700’den fazla şube müdüründen bir tanesinin ‘çürük’ çıkması sonucu sistemin tümü karalanmasının insafsızlık olacağı bir gerçekse de, Tonyukuk’un o meşhur sözünü de arada sırada hatırlamakta yarar vardır: “Göz o ki dağın ardını göre; akıl o ki başına geleceği bile”…
Mevcut durumdaki gibi; bankanın kriz iletişimi boyutundan çok, yasal sürece, yani krizin yönetimine odaklanması doğrudur. Aksi, gereğinden fazla reaksiyon vermek anlamına gelecektir ki, bu da durduk yerde hasarı ve krizi artıracaktır…Konunun iletişim boyutunda bizi hayli ilgilendiren bir başka yönü ise medyada ele alınış biçimi… İngiltere’nin en ünlü futbolcularının başına böyle bir şey gelse ne olurdu?... Yıkılırdı ortalık… Çömlek patladı mı; eteklerdeki bütün taşlar ortaya dökülür; gerçek tamahkârlar ve sahtekârlar bütün ayrıntılarıyla, hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde deşifre edilirdi… Kurunun yanında yaş yakılmazdı… Hiçbir taksiratı olmayanların itibar suikastına uğratılmaları engellenirdi….
Ayrıca, şube müdürü ısrarla “Yönetimin haberleri yoktu! Bilseler beni öldürürlerdi” derken, bankanın üst yönetiminin, bazı futbolcuların avukatları tarafından çaresizce işin içine çekilmeye çalışılması da ayrı bir iletişim problemi ve tezvirat çalışması olarak incelenebilir…
Anlaşılan o ki; tamahkârlar var oldukça onlara uygun sahtekârlar her zaman bulunacaktır…
Günün sözü
“En çok bolluk getiren yağmur, alın teridir.”
Cenap Şahabettin
Gözümüze takılanlar…
* Nihayet çok önemli bir ‘ekonomik endeks’ çalışması tamamlanmış. “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın” sakıncasının bilincindekiler için iyi bir fırsat!.. Finansal Kurumlar Birliği (FKB), İstanbul Üniversitesi iş birliği yaparak hazırladığı “Finansal Kurumlar Birliği Ekonomik Görünüm Endeksi” tanıtmış. FKB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emre Ballı; “Ticaret ve yatırım alanlarında öncü bir gösterge olarak değerli faydalar sağlayacağına inandığımız FKB Ekonomik Görünüm Endeksi’ni, ülkemiz ekonomisine katkı sağlaması için tüm paydaşlarımızın kullanımına sunuyoruz” demiş. Her ayın 3. haftasında yayımlanacak endeksin çalışma grubunda bulunan Prof. Dr. Murat Şeker endeksin, Finansal Kiralama Sözleşme Tescil Sistemi, Merkezi Fatura Kaydı Sistemi ve Finansman Sektörü işlem hacmi verileri ile birlikte; FKB bünyesinde raporlama ve istatistik faaliyetlerinde kullanılan tüm verilerin analizi ve üyelerin beklenti anketleri baz alınarak oluşturulduğunu belirtmiş. (Özlem Kamer Tercanlı)
* Sarar, Öğretmenler Günü vesilesiyle 24-26 Kasım tarihlerindeki alışverişlerde tüm müşterilerine yüzde 40 indirim uyguluyormuş. Sarar Grup Yönetim Kurulu Üyesi Sara Sarar “Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘başöğretmenlik’ unvanını aldığı bu anlamlı günde, yalnızca öğretmenlerimizi değil, tüm müşterilerimizi mutlu etmek istedik” demiş (Ramazan Çakmak). Kasım indirimleri malumunuz. O kadar çok kampanya var ki; “Fazla olan yanlıştır” ilkesi tıkır tıkır çalışıyor ve markalar için ‘fark edilmek’ imkânsızlaşıyor. Sarar’ın hamlesi ve başarıyla kurgulanmış mesajı, bu sorunu aşmış gibi görünüyor.
Bildiğiniz gibi tamahkâr, elindekiyle yetinemeyen, hak ettiğinin fazlasına en kısa yoldan ve emeksizce ulaşmayı ihtirasla talep eden insanlara deniyor. Sahtekâr da bu insanları bulup, onların zaaflarından yararlananlara, zekâları akıllarının önünde gidenlere… Bu arada, halk dilinde sıkça kullanılan ve Yunus Emre’ye atfedilen “Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz” sözünü de anmadan geçmeyelim…Bir banka şubesinin müdürünün, uzunca bir zaman diliminde güvenlerini kazandığı futbol dünyamızın elit kesimini, milyonlarca dolar dolandırdıktan sonra, para kaptıranların uyanmasıyla mahkemeye taşınan davası görülmeye başlandı.Suçlanan bankacının ve mağdur futbol yıldızlarının mahkemedeki ifadeleri basına yansıdı. Bizi ilgilendiren hukuki süreçten çok, uzmanlık alanımız olan ‘iş - ilişki - iletişim’ boyutundaki durum… Olay, aşağıda altını çizmeye çalışacağımız birkaç alanda, iletişim fakültelerinde ‘vaka analizi’ olarak mutlaka ele alınacaktır…
1. Bu, kimin krizidir? Bilindiği üzere kriz ile hasar (maddi ya da manevi) arasında ‘doğrudan’ bağ vardır. Hasar varsa kriz vardır. Hasar ne kadar büyükse kriz de o kadar büyüktür. Bu bağlamda, maddi ve manevi hasara en çok uğrayanlar elbette ki banka müdürü ve kullandığı elemanlardır… Müdüre Hanım yalan söylediğini, bankanın özel belgelerinde sahtekârlık yaptığını itiraf etmiştir. Hem hapis hem de tazminat cezası almasına kesin gözüyle bakılmaktadır.
2. Emek zahmet kazandıkları milyonları kısa vadede hızla çoğaltmak üzere elden, açıktan, bankanın üst yönetimiyle hiçbir temas kurmadan, hatta borç alıp kredi kullanıp veren mağdurların maddi hasarları kadar manevi hasarları da söz konusudur.İlk iki maddedeki aktörlerin kriz yönetimini ve kriz iletişimi yönetimini doğru şekilde ele almaları, krizin, en azından manevi hasarını azaltabilir. (Kriz yönetimi ile kriz iletişimi yönetimi arasındaki farkı ‘fark etmek’ buradaki kritik başarı faktörüdür.)
3. En az hasarı alan bankadır. Haklarında zaten takipsizlik kararı verilmiştir. Varsa bir hataları, böyle bir müdürü göreve atamaları ve başa gelecek durumu önceden kestirememiş olmaları nedeniyledir. Her ne kadar 15 binden fazla çalışan, 700’den fazla şube müdüründen bir tanesinin ‘çürük’ çıkması sonucu sistemin tümü karalanmasının insafsızlık olacağı bir gerçekse de, Tonyukuk’un o meşhur sözünü de arada sırada hatırlamakta yarar vardır: “Göz o ki dağın ardını göre; akıl o ki başına geleceği bile”…
Mevcut durumdaki gibi; bankanın kriz iletişimi boyutundan çok, yasal sürece, yani krizin yönetimine odaklanması doğrudur. Aksi, gereğinden fazla reaksiyon vermek anlamına gelecektir ki, bu da durduk yerde hasarı ve krizi artıracaktır…Konunun iletişim boyutunda bizi hayli ilgilendiren bir başka yönü ise medyada ele alınış biçimi… İngiltere’nin en ünlü futbolcularının başına böyle bir şey gelse ne olurdu?... Yıkılırdı ortalık… Çömlek patladı mı; eteklerdeki bütün taşlar ortaya dökülür; gerçek tamahkârlar ve sahtekârlar bütün ayrıntılarıyla, hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde deşifre edilirdi… Kurunun yanında yaş yakılmazdı… Hiçbir taksiratı olmayanların itibar suikastına uğratılmaları engellenirdi….
Ayrıca, şube müdürü ısrarla “Yönetimin haberleri yoktu! Bilseler beni öldürürlerdi” derken, bankanın üst yönetiminin, bazı futbolcuların avukatları tarafından çaresizce işin içine çekilmeye çalışılması da ayrı bir iletişim problemi ve tezvirat çalışması olarak incelenebilir…
Anlaşılan o ki; tamahkârlar var oldukça onlara uygun sahtekârlar her zaman bulunacaktır…
Günün sözü
“En çok bolluk getiren yağmur, alın teridir.”
Cenap Şahabettin
Gözümüze takılanlar…
* Nihayet çok önemli bir ‘ekonomik endeks’ çalışması tamamlanmış. “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın” sakıncasının bilincindekiler için iyi bir fırsat!.. Finansal Kurumlar Birliği (FKB), İstanbul Üniversitesi iş birliği yaparak hazırladığı “Finansal Kurumlar Birliği Ekonomik Görünüm Endeksi” tanıtmış. FKB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emre Ballı; “Ticaret ve yatırım alanlarında öncü bir gösterge olarak değerli faydalar sağlayacağına inandığımız FKB Ekonomik Görünüm Endeksi’ni, ülkemiz ekonomisine katkı sağlaması için tüm paydaşlarımızın kullanımına sunuyoruz” demiş. Her ayın 3. haftasında yayımlanacak endeksin çalışma grubunda bulunan Prof. Dr. Murat Şeker endeksin, Finansal Kiralama Sözleşme Tescil Sistemi, Merkezi Fatura Kaydı Sistemi ve Finansman Sektörü işlem hacmi verileri ile birlikte; FKB bünyesinde raporlama ve istatistik faaliyetlerinde kullanılan tüm verilerin analizi ve üyelerin beklenti anketleri baz alınarak oluşturulduğunu belirtmiş. (Özlem Kamer Tercanlı)
* Sarar, Öğretmenler Günü vesilesiyle 24-26 Kasım tarihlerindeki alışverişlerde tüm müşterilerine yüzde 40 indirim uyguluyormuş. Sarar Grup Yönetim Kurulu Üyesi Sara Sarar “Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘başöğretmenlik’ unvanını aldığı bu anlamlı günde, yalnızca öğretmenlerimizi değil, tüm müşterilerimizi mutlu etmek istedik” demiş (Ramazan Çakmak). Kasım indirimleri malumunuz. O kadar çok kampanya var ki; “Fazla olan yanlıştır” ilkesi tıkır tıkır çalışıyor ve markalar için ‘fark edilmek’ imkânsızlaşıyor. Sarar’ın hamlesi ve başarıyla kurgulanmış mesajı, bu sorunu aşmış gibi görünüyor.