Yoksa ben geri kafalı bir maço muyum?
03 EKİM 2004
Yaşasın! Artık bizde de var! Belki de AB’ye uyum yasası gereği başlatılmış olabilir. Allahtan da adı İngilizce: OutIstanbul! Yoksa nasıl batılı olacağız? Dergilerimizin yüzde 80’inin adı ecnebiyken bunun adı Türkçe olacak değil ya... 1-6 Ekim’de İstanbul’da birincisi düzenlenen “Uluslararası Gay & Lezbiyen Film Festivali” –orijinal adı böyle- İstanbul’umuzun iletişimine, marka vaadine büyük katkı getiriyor olmalı ki, medyamızın da büyük ilgisini çekti. Gay ve Lezbiyenin Türkçe karşılıklarını koymak festival düzenleyicilerine herhalde aşırı banal gelmiş; burada da bir güzel batıyla entegrasyon ilkelerine sadık kalmışlar.
Cuma akşamı NTV’de Uğur Yücel’in konuk olduğu bölümüne hayran kaldığım Arka Sayfa adlı söyleşi programında Tuğrul Eryılmaz ile Kanat Atkaya da habere geniş yer verdiler.
11 ülkeden 22 film gelirken Türkiye’den topu topu bir filmin katılması herkesi pek bir üzmüş gibi. Bunu Festivalle ilgili haber filminden; filmin amatör yapımcısıyla yapılmış röportajdan ve medyada çıkan yazılardan anlıyoruz. Umarız seneye daha çok Türk Gay ve Lezbiyen film katılır da ulusal gururumuz durduk yerde zedelenmemiş olur. Yok yere Batı’nın karşısında küçük düşmenin ne âlemi var?
Bütün bu gelişmeler içinde ben yine iki şeyi anlayamadım: Birincisi, ‘Gay ve Lezbiyen Film’ –resmi adı öyle- nasıl oluyor?.. Yani oyuncular ya da yönetmen böyle olabilir de, film nasıl öyle oluyor; onu sökemedim.
İkincisi, şimdi ben bu festivali pek desteklemiyorum diye, niye her an antidemokrat, geri kafalı, çağ dışı, maço falan gibi eleştirilere maruz kalmam her an söz konusu olabilir?..
Bir de açıklama yapalım ki, her iki yönden ‘yarı zonta entelektüel’ takımı durduk yerde üstümüze üşüşmesin! Cinsel alan da dahil, insanların hiçbir bireysel tercihine karşı değilim. Onların toplumsal baskı karşısındaki dramlarını da anlıyorum. Ama gençlerin bu tercihlere özendirilmesine sıcak baktığım pek söylenemez... Bu tür bir festival kendi halinde yapılırsa bir diyeceğim yok, ama medya ‘mal bulmuş magribi’ gibi konuyu allayıp pullarsa o zaman itirazım olabilir işte...
Gençlere bilim kapısı açıldı
Bilim Merkezi Vakfı’nın çalışmalarını uzun zamandır ilgiyle izliyorum. Şişli Belediyesi’nin Fulya’daki şık binayı Vakfın emrine vereceğini duyunca kalkıp basın toplantılarına gittim.
Toplantıya gittim ama, pek bir işe yaramadı. Haber gazetede çıkamadı. Çünkü fotoğraf yoktu. Bu tür işlere Alman gibi başlayıp Zimbabveli gibi bitirince böyle oluyor. Basın toplantısı sadece gazeteci gelsin, yesin içsin diye yapılmaz. Orada duyduklarını yazsın diye yapılır. Bunun için toplantı sonrasında gazetecilerin hayatını kolaylaştıracak ek bilgi ve fotoğraflar gönderilir.
Vakıf ve Belediye’nin göndermeleri gereken fotoğrafları, hem basın toplantısı sırasında hem de sonrasında defalarca rica ettik. Onlardan ses çıkmazken ricamıza yanıt toplantı sponsoru Alcatel’den gecikmeyle de olsa geldi.
Günümüzde en iyi ürün, en iyi pazarlanan üründür. Bunu Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül Bey çok iyi bilir. Demek ki yanında çalışanların ve Bilim Merkezi Vakfı’nın bu konuda öğreneceği çok şey var.
Tüm destek veren şirketleri kutluyorum. Destek veren şirketler desteklenmeli ki, bu tür sivil girişimler gelişsin. Bilim Merkezi yeni yerleşim yeri için 300 bin dolarlık destek bulmuş. Kurumsal sponsorlar ÇİMTAŞ, K-Partners International ve TEKNOSA 25-30 bin Dolarla katılmışlar. 5’er bin Dolar ödeyerek destek veren kuruluşlar ise şöyle: ABB Holding, Alcatel, Beko, Cisco, Coca-Cola İçecek A.Ş, Çimtaş, Çolakoğlu Metalurji, DHL, Eczacıbaşı Holding, Eka Elektronik, Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları, Hedef Alliance, İ-Lab Holding, K Partners Karamancı Holding, Metro AG, Microsoft, Nurus, Özel Okullar Derneği, Rüstem Eyüboğlu, Shell, Siemens, Teknoloji Holding, Total Aydınlatma, Turkcell, Türkiye İş Bankası.
Şu firmalar da aynî yardımda bulunmuşlar: Aries, ATNS, Design4Design, Doruk Net, Mas Matbaası, MIA Design, Piramit Mimarlık, Polisan, Tüyap.
BJK’nin Fulya tesislerinin biraz ilerisindeki Merkezi mutlaka gezin. Çocuklarınızı da bu bilim kapısından içeri sokun. Fen bilgisini yaşayarak öğrensinler. O zaman bu projeyi neden bu kadar desteklediğimi anlayacaksınız...
Doğulu’ya yakıştı
Markasının yönetimini 30’a yakın yıldır başarıyla yöneten ve markasına sürekli yatırım yapan Derimod, tekstil ürünlerine kahramanca meydan okumaya devam ediyor. ‘Kahramanca’ diyorum, çünkü salt deri firması olarak reklam ve iletişimi onlarca yıldır yılmadan sürdüren ve kendisini yenileyerek markasına yatırım yapmayı ilke haline getiren pek fazla firma yok.
Bu yılın reklam çalışmalarını hem geçen yıldan kopmadan hem de kendini yenileyerek sürdürmeyi planladıkları anlaşılıyor. Bu sene de reklamın starı Kenan Doğulu. Fakat yanında uzatmalı sevgilisi Tuğçe Kazaz yok. Artık bekâr ya; onun yerini yabancı mankenler almış. Bu mankenleri Derimod’un sahibi Ümit Zaim bizzat seçiyormuş... Seçtiklerinin tamamı hoş mankenler. Doğulu’ya yakışmışlar. Yalnız bir tanesi var ki, hemen benim favori listeme giriverdi: Landi! Bu listede daha önce Toyota’nın ‘Tuzak’ adlı filmde oynattığı sonradan Türkiye’ye geldiğinde büyük ilgi gören Tatiane ile Fiat’ın Cenevre Fuarındaki Lancia standında dünyaya tanıttığı ve Kasım ayında Türkiye’ye getireceği Emilie var. İletişimde pahalı starlar kullanmak yerine uzun vadeli sözleşme ve yatırım ile kendi starlarını yaratmak isteyenlerin incelemesi gereken üç vaka bence...
İlk 5
Yazılı basında gördüğümüz reklamları bu hafta şöyle sıraladık:
1. Altınyıldız. "Liderin sağ kolu". Kumaş teknolojisinin bir çok özelliği içinde bulunduran yeni ürünü için etkileyici bir reklam. Mesaj ise iddialı ve çarpıcı. 2. Seiko. "Ne giysilerin, ne el yazın, ne de izlediğin programlar. Sadece saatin kim olduğunu en çok anlatır" Daha fazla söze gerek var mı? 3. Samsung. "Plasma TV'nin gücü". Gerçekle, sanal arasındaki geçişli anlatım müthiş. 4. Akbank 14. Caz Festivali. " Dikkat! Şehirde caz var". Dikkat gazetelerde güzel bir reklam var! 5. HSBC. "Satranç şans oyunu değildir. Yatırımlarınız da”. Biraz sofistike. (üst düzey / zor anlaşılır) fakat hedef kitlesi için uygun ve dikkat çekici olabilir.
Kısa... Kısa... Kısa...
· Vakko çok ilginç bir sergi açtı: “Bir efsanenin yaşamı, Marilyn sergisi”. Vakko Beyoğlu Sanat Galerisi’nde sunulan görsel zenginlik özellikle de benim kuşağım için hayli çekiciymiş. ‘miş’ diyorum; çünkü davetiye açılıştan iki gün sonra elime ulaştığı için gidemedim. Oysa Cem Hakko’nun elini attığı her şeyi mükemmel derecede başardığını biliyorum. Bu kez bir iletişim kazası oldu herhalde...
· Geçen hafta Çilek Mobilya’nın başarılı reklamlarından söz ederken yanlışlıkla “Çiçek Mobilya” demiş ve mağazaların filmde vaadedilen biçimde düzenlenmesi gereğinden söz etmiştik. Saatchi & Saatchi’den Ekin Erim sağ olsun bizi düzeltmiş. Diyor ki: “Firmanın ismi "Çiçek Mobilya" değil "Çilek Genç Odası" olarak kullanılmaktadır. Firma yönetiminin hassasiyetle yaklaştığı bu konu, firmanın Türkiye'de ilk defa "Genç Odası" kavramını dile getirmesi, bu alanda uzmanlaşması ve Genç Odası'na farklı bir bakış açısı ile yaklaşması nedeniyle önem kazanmaktadır. Ayrıca sevindirici bir haber; Çilek Genç Odası, reklam filminde izlediğiniz gibi özel olarak tasarlanan showroom konseptinde tüm mağazalarını yenilemek üzere projeyi başlattı.” Ekin’e not: Çilek hatası tamam da ‘Genç Odası’ benim aklımda kalmadıysa, sorumlusu ben değilim herhalde...
· Futbol maç yayınları başladı ve Ford’un o nefis kısa filmleri yeniden devreye girdi. Çift vuruş, savrulan karpuz, alt yapı gibi eskilere Ogilvy şimdi yenilerini eklemiş. Uzun uzun pahalı reklamlar kadar etkili bence...
· Cinsellik reklamda ancak dikkatli kullanılırsa çok etkili oluyor. İki kenarı da keskin bir kılıç gibi. Rejoice bu kılıcı doğru kullanıyor. “Cesaretin var mı” adlı reklam, çift anlama gelen, iki yöne de çekilen, dozunda cinsellik esprisiyle, cinselliği itici bir şekilde kullananlara ders niteliğinde.
· Beğenenler kadar beğenmeyenler de vardı. Herhalde doğrudan hedef kitlesi olmadığım için benim TV izlediğim saatlere denk gelmemiş olmalı. Bugüne kadar izleyememiştim. Sonunda gördüm. Sinan Çetin’in hem çekip hem oynadığı “Doğuş Çay en güzel çay” çok başarılı bir reklam filmi. Çünkü son derece samimi. Karadeniz şivesi çerçevesinde dönen espri finalinde Sinan Çetin ve genç kızın gülüşleri her şeyi anlatıyor. TV her şeyi abartarak gösterir. İçten pazarlığı da samimiyeti de...
Cuma akşamı NTV’de Uğur Yücel’in konuk olduğu bölümüne hayran kaldığım Arka Sayfa adlı söyleşi programında Tuğrul Eryılmaz ile Kanat Atkaya da habere geniş yer verdiler.
11 ülkeden 22 film gelirken Türkiye’den topu topu bir filmin katılması herkesi pek bir üzmüş gibi. Bunu Festivalle ilgili haber filminden; filmin amatör yapımcısıyla yapılmış röportajdan ve medyada çıkan yazılardan anlıyoruz. Umarız seneye daha çok Türk Gay ve Lezbiyen film katılır da ulusal gururumuz durduk yerde zedelenmemiş olur. Yok yere Batı’nın karşısında küçük düşmenin ne âlemi var?
Bütün bu gelişmeler içinde ben yine iki şeyi anlayamadım: Birincisi, ‘Gay ve Lezbiyen Film’ –resmi adı öyle- nasıl oluyor?.. Yani oyuncular ya da yönetmen böyle olabilir de, film nasıl öyle oluyor; onu sökemedim.
İkincisi, şimdi ben bu festivali pek desteklemiyorum diye, niye her an antidemokrat, geri kafalı, çağ dışı, maço falan gibi eleştirilere maruz kalmam her an söz konusu olabilir?..
Bir de açıklama yapalım ki, her iki yönden ‘yarı zonta entelektüel’ takımı durduk yerde üstümüze üşüşmesin! Cinsel alan da dahil, insanların hiçbir bireysel tercihine karşı değilim. Onların toplumsal baskı karşısındaki dramlarını da anlıyorum. Ama gençlerin bu tercihlere özendirilmesine sıcak baktığım pek söylenemez... Bu tür bir festival kendi halinde yapılırsa bir diyeceğim yok, ama medya ‘mal bulmuş magribi’ gibi konuyu allayıp pullarsa o zaman itirazım olabilir işte...
Gençlere bilim kapısı açıldı
Bilim Merkezi Vakfı’nın çalışmalarını uzun zamandır ilgiyle izliyorum. Şişli Belediyesi’nin Fulya’daki şık binayı Vakfın emrine vereceğini duyunca kalkıp basın toplantılarına gittim.
Toplantıya gittim ama, pek bir işe yaramadı. Haber gazetede çıkamadı. Çünkü fotoğraf yoktu. Bu tür işlere Alman gibi başlayıp Zimbabveli gibi bitirince böyle oluyor. Basın toplantısı sadece gazeteci gelsin, yesin içsin diye yapılmaz. Orada duyduklarını yazsın diye yapılır. Bunun için toplantı sonrasında gazetecilerin hayatını kolaylaştıracak ek bilgi ve fotoğraflar gönderilir.
Vakıf ve Belediye’nin göndermeleri gereken fotoğrafları, hem basın toplantısı sırasında hem de sonrasında defalarca rica ettik. Onlardan ses çıkmazken ricamıza yanıt toplantı sponsoru Alcatel’den gecikmeyle de olsa geldi.
Günümüzde en iyi ürün, en iyi pazarlanan üründür. Bunu Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül Bey çok iyi bilir. Demek ki yanında çalışanların ve Bilim Merkezi Vakfı’nın bu konuda öğreneceği çok şey var.
Tüm destek veren şirketleri kutluyorum. Destek veren şirketler desteklenmeli ki, bu tür sivil girişimler gelişsin. Bilim Merkezi yeni yerleşim yeri için 300 bin dolarlık destek bulmuş. Kurumsal sponsorlar ÇİMTAŞ, K-Partners International ve TEKNOSA 25-30 bin Dolarla katılmışlar. 5’er bin Dolar ödeyerek destek veren kuruluşlar ise şöyle: ABB Holding, Alcatel, Beko, Cisco, Coca-Cola İçecek A.Ş, Çimtaş, Çolakoğlu Metalurji, DHL, Eczacıbaşı Holding, Eka Elektronik, Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları, Hedef Alliance, İ-Lab Holding, K Partners Karamancı Holding, Metro AG, Microsoft, Nurus, Özel Okullar Derneği, Rüstem Eyüboğlu, Shell, Siemens, Teknoloji Holding, Total Aydınlatma, Turkcell, Türkiye İş Bankası.
Şu firmalar da aynî yardımda bulunmuşlar: Aries, ATNS, Design4Design, Doruk Net, Mas Matbaası, MIA Design, Piramit Mimarlık, Polisan, Tüyap.
BJK’nin Fulya tesislerinin biraz ilerisindeki Merkezi mutlaka gezin. Çocuklarınızı da bu bilim kapısından içeri sokun. Fen bilgisini yaşayarak öğrensinler. O zaman bu projeyi neden bu kadar desteklediğimi anlayacaksınız...
Doğulu’ya yakıştı
Markasının yönetimini 30’a yakın yıldır başarıyla yöneten ve markasına sürekli yatırım yapan Derimod, tekstil ürünlerine kahramanca meydan okumaya devam ediyor. ‘Kahramanca’ diyorum, çünkü salt deri firması olarak reklam ve iletişimi onlarca yıldır yılmadan sürdüren ve kendisini yenileyerek markasına yatırım yapmayı ilke haline getiren pek fazla firma yok.
Bu yılın reklam çalışmalarını hem geçen yıldan kopmadan hem de kendini yenileyerek sürdürmeyi planladıkları anlaşılıyor. Bu sene de reklamın starı Kenan Doğulu. Fakat yanında uzatmalı sevgilisi Tuğçe Kazaz yok. Artık bekâr ya; onun yerini yabancı mankenler almış. Bu mankenleri Derimod’un sahibi Ümit Zaim bizzat seçiyormuş... Seçtiklerinin tamamı hoş mankenler. Doğulu’ya yakışmışlar. Yalnız bir tanesi var ki, hemen benim favori listeme giriverdi: Landi! Bu listede daha önce Toyota’nın ‘Tuzak’ adlı filmde oynattığı sonradan Türkiye’ye geldiğinde büyük ilgi gören Tatiane ile Fiat’ın Cenevre Fuarındaki Lancia standında dünyaya tanıttığı ve Kasım ayında Türkiye’ye getireceği Emilie var. İletişimde pahalı starlar kullanmak yerine uzun vadeli sözleşme ve yatırım ile kendi starlarını yaratmak isteyenlerin incelemesi gereken üç vaka bence...
İlk 5
Yazılı basında gördüğümüz reklamları bu hafta şöyle sıraladık:
1. Altınyıldız. "Liderin sağ kolu". Kumaş teknolojisinin bir çok özelliği içinde bulunduran yeni ürünü için etkileyici bir reklam. Mesaj ise iddialı ve çarpıcı. 2. Seiko. "Ne giysilerin, ne el yazın, ne de izlediğin programlar. Sadece saatin kim olduğunu en çok anlatır" Daha fazla söze gerek var mı? 3. Samsung. "Plasma TV'nin gücü". Gerçekle, sanal arasındaki geçişli anlatım müthiş. 4. Akbank 14. Caz Festivali. " Dikkat! Şehirde caz var". Dikkat gazetelerde güzel bir reklam var! 5. HSBC. "Satranç şans oyunu değildir. Yatırımlarınız da”. Biraz sofistike. (üst düzey / zor anlaşılır) fakat hedef kitlesi için uygun ve dikkat çekici olabilir.
Kısa... Kısa... Kısa...
· Vakko çok ilginç bir sergi açtı: “Bir efsanenin yaşamı, Marilyn sergisi”. Vakko Beyoğlu Sanat Galerisi’nde sunulan görsel zenginlik özellikle de benim kuşağım için hayli çekiciymiş. ‘miş’ diyorum; çünkü davetiye açılıştan iki gün sonra elime ulaştığı için gidemedim. Oysa Cem Hakko’nun elini attığı her şeyi mükemmel derecede başardığını biliyorum. Bu kez bir iletişim kazası oldu herhalde...
· Geçen hafta Çilek Mobilya’nın başarılı reklamlarından söz ederken yanlışlıkla “Çiçek Mobilya” demiş ve mağazaların filmde vaadedilen biçimde düzenlenmesi gereğinden söz etmiştik. Saatchi & Saatchi’den Ekin Erim sağ olsun bizi düzeltmiş. Diyor ki: “Firmanın ismi "Çiçek Mobilya" değil "Çilek Genç Odası" olarak kullanılmaktadır. Firma yönetiminin hassasiyetle yaklaştığı bu konu, firmanın Türkiye'de ilk defa "Genç Odası" kavramını dile getirmesi, bu alanda uzmanlaşması ve Genç Odası'na farklı bir bakış açısı ile yaklaşması nedeniyle önem kazanmaktadır. Ayrıca sevindirici bir haber; Çilek Genç Odası, reklam filminde izlediğiniz gibi özel olarak tasarlanan showroom konseptinde tüm mağazalarını yenilemek üzere projeyi başlattı.” Ekin’e not: Çilek hatası tamam da ‘Genç Odası’ benim aklımda kalmadıysa, sorumlusu ben değilim herhalde...
· Futbol maç yayınları başladı ve Ford’un o nefis kısa filmleri yeniden devreye girdi. Çift vuruş, savrulan karpuz, alt yapı gibi eskilere Ogilvy şimdi yenilerini eklemiş. Uzun uzun pahalı reklamlar kadar etkili bence...
· Cinsellik reklamda ancak dikkatli kullanılırsa çok etkili oluyor. İki kenarı da keskin bir kılıç gibi. Rejoice bu kılıcı doğru kullanıyor. “Cesaretin var mı” adlı reklam, çift anlama gelen, iki yöne de çekilen, dozunda cinsellik esprisiyle, cinselliği itici bir şekilde kullananlara ders niteliğinde.
· Beğenenler kadar beğenmeyenler de vardı. Herhalde doğrudan hedef kitlesi olmadığım için benim TV izlediğim saatlere denk gelmemiş olmalı. Bugüne kadar izleyememiştim. Sonunda gördüm. Sinan Çetin’in hem çekip hem oynadığı “Doğuş Çay en güzel çay” çok başarılı bir reklam filmi. Çünkü son derece samimi. Karadeniz şivesi çerçevesinde dönen espri finalinde Sinan Çetin ve genç kızın gülüşleri her şeyi anlatıyor. TV her şeyi abartarak gösterir. İçten pazarlığı da samimiyeti de...