YÖK Başkanından önemli vaatler
14 ARALIK 2011
YÖK’ün yeni Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’nın göreve gelir gelmez yaptığı açıklamalardan ve özellikle de önceki günkü AKŞAM’da Ercan Sarıkaya’nın haberinde detaylarını öğrendiğimiz portresinden bir iletişimcinin etkilenmemesi mümkün değil.
Kuruluşunu çok yakından izleme şansı bulduğum İstanbul Şehir Üniversitesi’nin rektörü Çetinsaya, bir vakıf üniversitesinden atanan ilk YÖK Başkanı imiş. Çok da genç: 1964 doğumlu. Bir Ortadoğu uzmanı. Bakın neler diyor:
“Dünya değişti. Artık mühendislik öğrencisi de iletişim, etik, bağımsız düşünme gibi özelliklere sahip olmalı.”
Veya: “YÖK sonrası üniversiteler biçimselliğe yöneldi. Hocalarla yönetim arasında güvensizlik ve iletişimsizlik arttı.”
Veya: “Yüksek öğretim, sosyal, siyasi ve kültürel kimlikleri de şekillendirmeli.”
Nasıl?
Bence de çok iyi. İletişimi bir uzmanlık alanı olarak tespit etmesinin yanı sıra yüksek öğretimin, “sosyal, siyasi ve kültürel kimlikleri şekillendirmesi gerektiği” yolundaki, aslında muhalefete ait olması beklenen ‘sosyal demokrat’ça üslûbu da sahiplendiği için kendisi dikkatle izlenmeye değer.
Demek ki, iktidar, muhalefetin işaret etmesi gereken ‘tersten perspektif’lerin YÖK’ün vizyonunda da bulunmasını istiyor. Şike Yasası meselesinde de muhalefetten beklediğimiz açıklamaları iktidar kanadından işitmedik mi?
YÖK’ün yeni başkanının dikkat etmesi gereken noktayı da belirtmeden geçmeyelim: Vaadleri o kadar pırıltılı ve çıtası o kadar yüksek ki, umarız ileride kendisine bu sözlerini hatırlatma gereği duyulmaz.
İklim değişikliğiyle tarihsel ama talihsiz mücadele
Dünya liderleri iki hafta boyunca Güney Afrika’nın Durban kentinde biraraya gelip, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda uykusuzluktan yerlere serilecek kadar kendilerini telef edercesine çalışmışlar. Sonuç ne olmuş? Tüm ülkeleri hukuki anlamda bağlayacak bir anlaşmanın hazırlıklarına gelecek yıl başlama kararı verip dağılmışlar. Söz konusu anlaşmanın 2020 yılında yürürlüğe girmesini planlıyorlarmış.
Anlaşmanın 2020’de yürürlüğe girecek olmasını da, bu kadar uzun vadeli bir çalışmayı başlatma hazırlıklarına neden net bir tarih verilmeyip ‘gelecek yıldan itibaren’ gibi ucu açık bir zaman planı yapılmak istendiğini de anlamak kolay değil. Ben anlamadım. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Sekreteri Christiana Figueres, imzaya açılması 2020’yi bulacak bu anlaşmayı ‘tarihi bir karar’ olarak nitelediğine göre, bir bildikleri var ama ne?
Diğer yandan bu sonucu ‘mutlu son’ olarak görenlere ne demeli acaba? “Burada tarih yaptık” falan demişler. Ev sahibi Güney Afrika’nın Uluslararası İlişkiler Bakanı Maite Nkoana-Mashabane, “Gezegeni kurtaracak A planında sonuca vardık; burada tarih yaptık” demiş. AB’nin karbon salınımını (emisyonu) azaltma konusunda taahhüt vermesi dışında zirve sonucunun büyük bir zafer kazanılmış gibi takdim edilmesini anlamak zor. Çünkü pek çok uzman küresel ısınma ve iklim değişikliği meselesinde geri dönüşü olmayan noktayı geçmek üzere olduğumuz konusunda hemfikir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliklerine dair yapılan tüm çalışmaların iletişiminde bir sakatlık olduğu kesin.’Doğacılar’ ile ‘Çevreciler’in çatıştığı noktayı anlamak kadar zor bu işler… Biraz Al Gore’dan ders almaları lazım.
Kuruluşunu çok yakından izleme şansı bulduğum İstanbul Şehir Üniversitesi’nin rektörü Çetinsaya, bir vakıf üniversitesinden atanan ilk YÖK Başkanı imiş. Çok da genç: 1964 doğumlu. Bir Ortadoğu uzmanı. Bakın neler diyor:
“Dünya değişti. Artık mühendislik öğrencisi de iletişim, etik, bağımsız düşünme gibi özelliklere sahip olmalı.”
Veya: “YÖK sonrası üniversiteler biçimselliğe yöneldi. Hocalarla yönetim arasında güvensizlik ve iletişimsizlik arttı.”
Veya: “Yüksek öğretim, sosyal, siyasi ve kültürel kimlikleri de şekillendirmeli.”
Nasıl?
Bence de çok iyi. İletişimi bir uzmanlık alanı olarak tespit etmesinin yanı sıra yüksek öğretimin, “sosyal, siyasi ve kültürel kimlikleri şekillendirmesi gerektiği” yolundaki, aslında muhalefete ait olması beklenen ‘sosyal demokrat’ça üslûbu da sahiplendiği için kendisi dikkatle izlenmeye değer.
Demek ki, iktidar, muhalefetin işaret etmesi gereken ‘tersten perspektif’lerin YÖK’ün vizyonunda da bulunmasını istiyor. Şike Yasası meselesinde de muhalefetten beklediğimiz açıklamaları iktidar kanadından işitmedik mi?
YÖK’ün yeni başkanının dikkat etmesi gereken noktayı da belirtmeden geçmeyelim: Vaadleri o kadar pırıltılı ve çıtası o kadar yüksek ki, umarız ileride kendisine bu sözlerini hatırlatma gereği duyulmaz.
İklim değişikliğiyle tarihsel ama talihsiz mücadele
Dünya liderleri iki hafta boyunca Güney Afrika’nın Durban kentinde biraraya gelip, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda uykusuzluktan yerlere serilecek kadar kendilerini telef edercesine çalışmışlar. Sonuç ne olmuş? Tüm ülkeleri hukuki anlamda bağlayacak bir anlaşmanın hazırlıklarına gelecek yıl başlama kararı verip dağılmışlar. Söz konusu anlaşmanın 2020 yılında yürürlüğe girmesini planlıyorlarmış.
Anlaşmanın 2020’de yürürlüğe girecek olmasını da, bu kadar uzun vadeli bir çalışmayı başlatma hazırlıklarına neden net bir tarih verilmeyip ‘gelecek yıldan itibaren’ gibi ucu açık bir zaman planı yapılmak istendiğini de anlamak kolay değil. Ben anlamadım. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Sekreteri Christiana Figueres, imzaya açılması 2020’yi bulacak bu anlaşmayı ‘tarihi bir karar’ olarak nitelediğine göre, bir bildikleri var ama ne?
Diğer yandan bu sonucu ‘mutlu son’ olarak görenlere ne demeli acaba? “Burada tarih yaptık” falan demişler. Ev sahibi Güney Afrika’nın Uluslararası İlişkiler Bakanı Maite Nkoana-Mashabane, “Gezegeni kurtaracak A planında sonuca vardık; burada tarih yaptık” demiş. AB’nin karbon salınımını (emisyonu) azaltma konusunda taahhüt vermesi dışında zirve sonucunun büyük bir zafer kazanılmış gibi takdim edilmesini anlamak zor. Çünkü pek çok uzman küresel ısınma ve iklim değişikliği meselesinde geri dönüşü olmayan noktayı geçmek üzere olduğumuz konusunda hemfikir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliklerine dair yapılan tüm çalışmaların iletişiminde bir sakatlık olduğu kesin.’Doğacılar’ ile ‘Çevreciler’in çatıştığı noktayı anlamak kadar zor bu işler… Biraz Al Gore’dan ders almaları lazım.