'Yuh falan oldum!'..
24 Aralık 2008 Akşam Gazetesi
Dün akşam saatlerinde bir toplantı esnasında sekreterimiz önüme bir not koydu. Notu okurken gözlerimi öyle bir açmışım ki, orada bulunanlara nedenini açıklamak zorunda kaldım.
Notta şu bilgi yazıyordu: 'Papa: Eşcinsellik insanlık için büyük tehdit. Papa 16. Benediktus, eşcinselliğin dünya için yağmur ormanlarının kaybolması kadar büyük bir tehdit olduğunu söyledi. Papa, transseksüellere yönelik olarak da 'Kimin erkek ya da kadın olduğuna karar veren insanlar değil Tanrıdır' dedi.'
Son birkaç yıldır kendime düstur edinmiştim... Yargı / hüküm cümleleri kurmamaya çalışacaktım. Kadınlar şöyledir; Türkler böyledir, Sivas erkeğin harman yeridir, gibi... Aklımın bir köşesinde de hep kitle önünde konuşma hocamızın öğretisi: 'Topluluklara hitap ederken gruplara, cemaatlere, ırklara, cinsel tercihlere, takımlara gönderme yapan esprilerden kaçının, bir gün baltayı öyle bir taşa vurursunuz ki taş da dönüp dolaşıp başınızı yarar'...
Bu nedenle bu haberi bu köşede yazmadan önce de iki kez düşündüm ancak dayanamadım. Kimse kızmasın ve kırılmasın lütfen ama pes doğrusu!
Dünya nüfusunun önemli bir bölümünün dini liderliğini yürüten bir kişinin konuşacak başka konusu mu yok? Çevresindekilerden bir akıllı çıkıp da şöyle diyemez miydi: 'Sayın Papa, dünyanın ekonomik gidişatı iyi değil. Ülkeler zor durumda. Batan şirket sayısı her geçen gün artıyor. Birçok insan işsiz, aç, açıkta. Ayrıca küresel ısınma ve iklim değişikliği dünyada canlılığı tehdit ediyor. Çıkıp da böyle bir dönemde bize inanan ve bizi izleyen insanları motive edecek, onlara dayanma gücü verecek sözler söylemelisiniz. Evet, eşcinsellik dünya üzerinde önemli bir mesele... Eşcinsellik konusunda nerede durduğumuz(!) zaten biliniyor. Malumu ilan etmenin ne âlemi var?'
Dönüp Türkiye'ye bakıyorum. Toplum yararına çözüm üretmesi gereken milletvekili bir hanımefendi Papa'dan farklı olmayan bir yaklaşım sergiliyor. Cumhurbaşkanı en az onun kadar gereksiz bir tavırla kendini savunmaya kalkıyor: 'Benim sülalem Türk ve Müslüman'dır!'... Tam herkes Cumhurbaşkanı'nı eleştirecek, bizimki yine kaşınıyor: 'Soy ağacını açıklaması yetmez! DNA testi lazım!' Gençlerin deyişiyle, 'Yuh falan oluyorum!'...
Neredeyse bütün ilke kararımı bir kenara bırakıp, 'Papalardan ve sosyal demokrat kadın milletvekillerinden bir şey olmaz' deyivereceğim...
//c
Kendiniz için iyi bir şey yapın
'Her birimiz bir ortamda müstesna iken; başka bir ortamda vasat kalırız. Ama her ortamda bizler için 'müstesna'lığını koruyan bazı insanlar vardır ki; işte onlar gerçek dostlarımızdır'...
Ne güzel söz değil mi? Sevgili dostum Ülkü Karaosmanoğlu Hanım'a ait. O böyle 'bin git' ifadelere bayılır... Pazartesi akşamı 'Türkiye'nin Ruhu: Cemil Meriç Belgeseli'ni izlemek için birlikte Cemal Reşit Rey salonundaydık. İşte o müstesnalardan bazılarının arasındaydım. Cemil Meriç de hemen yanı başımızdaydı...
'Bu Ülke'yi, dünyayı, Kemal Tahir ve Attilâ İlhan ile birlikte düşünce dünyamın şekillenmesinde çok özel bir yeri olan Cemil Meriç'i, neredeyse beş duyumla birlikte ve büyük bir haz, büyük bir hüzün; zaman zaman acı, utanç ve derin bir mutlulukla izleyeceğimi biliyordum. İletişim dünyasında var olduğum otuz yıldır dilimden düşürmediğim ve beni çok iyi tanıdıklarını sananların dahi neyi kastettiğimi çok iyi anladıklarından emin olmadığım; 'Algılama Yönetimi' adlı kitapta inceden inceye anlatmaya kalkıştığım o ifadeyi; 'Türk halkının ortak ruhi şekillenmesi'ni beyazperdede somut olarak görecektim.
Elbette, bu belgeselin ortaya çıkmasında birinci derecede rolü olan, bir araya gelmelerinde Ülkü Hanım ile birlikte karınca kararınca katkımız olan iki müstesna dostumla bir kez daha gurur duydum: Projenin mimarı ve danışmanı Dücane Cündioğlu ve filmin yönetmeni Şafak Bakkalbaşıoğlu. Nasıl da anlamışlar birbirlerinin dilini...
Ülkü Karaosmanoğlu, biraz da TRT'nin bugüne kadar yaptığı en muhteşem belgeseli 'Cumhuriyete Kanat Gerenler'i kotarmış olmanın haklı gururuyla kendisini heyecanın rüzgârına kaptırıyor: 'İşte belgesel bu: Tüm unsurları, adıyla buluşmuş. Türkiye'nin ruhu... Müziği, Türkiye'nin tınısı, dili Türkiye'nin Türkçesi, ritmi, duygusu inişli çıkışlı; hüzünlü, heyecanlı, akıllı, duyarlı, namuslu... İnsanı da Cemil Meriç işte...'
Cemil Meriç'in kızı Prof. Dr. Ümit Meriç ve Dücane Cündioğlu'na lafı hiç dolaştırmadan, utançlarından yüzlerini kızartmayı göze alarak görüşümü söyledim: 'Sanırım tarihi bir iş yaptığınızın farkında değilsiniz. En az Cemil Bey kadar siz de heykelinizin dikilmesini hak ediyorsunuz'...
Belgesel için 70 Cemil Meriç dostuyla röportajlar yapılmış, 10 binlerce sayfa taranmış, 200 saate yakın kayıt alınmış... Bu arada 106 dakikalık belgesel, 26 Aralık akşamı TRT 2'de yayınlanacak ve daha sonra dört hafta 40'ar dakikalık bölümler halinde ekrana gelecek.
Ümit Hanım'ın dediği gibi, ölümünden bu yana geçen 21 yılda Cemil Meriç, sağlığında erişme fırsatı bulamadığı asıl okuyucusuna bu belgeselle ulaştı.
'Türkiye'nin Ruhu: Cemil Meriç Belgeseli'ni ortaya çıkaran Meriç, Cündioğlu, Bakkalbaşıoğlu, metin yazarı Metin Tavukçuoğlu'nu ve tabii ki bu ekibe inanan ve destek veren sponsorlarını yürekten kutluyorum: Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Albaraka Türk, Kiptaş, Ümraniye Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş., Üsküdar Belediyesi. Siz de kendinizi kutlayacağınız iyi bir iş yapın ve belgeseli mutlaka izleyin.
Dün akşam saatlerinde bir toplantı esnasında sekreterimiz önüme bir not koydu. Notu okurken gözlerimi öyle bir açmışım ki, orada bulunanlara nedenini açıklamak zorunda kaldım.
Notta şu bilgi yazıyordu: 'Papa: Eşcinsellik insanlık için büyük tehdit. Papa 16. Benediktus, eşcinselliğin dünya için yağmur ormanlarının kaybolması kadar büyük bir tehdit olduğunu söyledi. Papa, transseksüellere yönelik olarak da 'Kimin erkek ya da kadın olduğuna karar veren insanlar değil Tanrıdır' dedi.'
Son birkaç yıldır kendime düstur edinmiştim... Yargı / hüküm cümleleri kurmamaya çalışacaktım. Kadınlar şöyledir; Türkler böyledir, Sivas erkeğin harman yeridir, gibi... Aklımın bir köşesinde de hep kitle önünde konuşma hocamızın öğretisi: 'Topluluklara hitap ederken gruplara, cemaatlere, ırklara, cinsel tercihlere, takımlara gönderme yapan esprilerden kaçının, bir gün baltayı öyle bir taşa vurursunuz ki taş da dönüp dolaşıp başınızı yarar'...
Bu nedenle bu haberi bu köşede yazmadan önce de iki kez düşündüm ancak dayanamadım. Kimse kızmasın ve kırılmasın lütfen ama pes doğrusu!
Dünya nüfusunun önemli bir bölümünün dini liderliğini yürüten bir kişinin konuşacak başka konusu mu yok? Çevresindekilerden bir akıllı çıkıp da şöyle diyemez miydi: 'Sayın Papa, dünyanın ekonomik gidişatı iyi değil. Ülkeler zor durumda. Batan şirket sayısı her geçen gün artıyor. Birçok insan işsiz, aç, açıkta. Ayrıca küresel ısınma ve iklim değişikliği dünyada canlılığı tehdit ediyor. Çıkıp da böyle bir dönemde bize inanan ve bizi izleyen insanları motive edecek, onlara dayanma gücü verecek sözler söylemelisiniz. Evet, eşcinsellik dünya üzerinde önemli bir mesele... Eşcinsellik konusunda nerede durduğumuz(!) zaten biliniyor. Malumu ilan etmenin ne âlemi var?'
Dönüp Türkiye'ye bakıyorum. Toplum yararına çözüm üretmesi gereken milletvekili bir hanımefendi Papa'dan farklı olmayan bir yaklaşım sergiliyor. Cumhurbaşkanı en az onun kadar gereksiz bir tavırla kendini savunmaya kalkıyor: 'Benim sülalem Türk ve Müslüman'dır!'... Tam herkes Cumhurbaşkanı'nı eleştirecek, bizimki yine kaşınıyor: 'Soy ağacını açıklaması yetmez! DNA testi lazım!' Gençlerin deyişiyle, 'Yuh falan oluyorum!'...
Neredeyse bütün ilke kararımı bir kenara bırakıp, 'Papalardan ve sosyal demokrat kadın milletvekillerinden bir şey olmaz' deyivereceğim...
//c
Kendiniz için iyi bir şey yapın
'Her birimiz bir ortamda müstesna iken; başka bir ortamda vasat kalırız. Ama her ortamda bizler için 'müstesna'lığını koruyan bazı insanlar vardır ki; işte onlar gerçek dostlarımızdır'...
Ne güzel söz değil mi? Sevgili dostum Ülkü Karaosmanoğlu Hanım'a ait. O böyle 'bin git' ifadelere bayılır... Pazartesi akşamı 'Türkiye'nin Ruhu: Cemil Meriç Belgeseli'ni izlemek için birlikte Cemal Reşit Rey salonundaydık. İşte o müstesnalardan bazılarının arasındaydım. Cemil Meriç de hemen yanı başımızdaydı...
'Bu Ülke'yi, dünyayı, Kemal Tahir ve Attilâ İlhan ile birlikte düşünce dünyamın şekillenmesinde çok özel bir yeri olan Cemil Meriç'i, neredeyse beş duyumla birlikte ve büyük bir haz, büyük bir hüzün; zaman zaman acı, utanç ve derin bir mutlulukla izleyeceğimi biliyordum. İletişim dünyasında var olduğum otuz yıldır dilimden düşürmediğim ve beni çok iyi tanıdıklarını sananların dahi neyi kastettiğimi çok iyi anladıklarından emin olmadığım; 'Algılama Yönetimi' adlı kitapta inceden inceye anlatmaya kalkıştığım o ifadeyi; 'Türk halkının ortak ruhi şekillenmesi'ni beyazperdede somut olarak görecektim.
Elbette, bu belgeselin ortaya çıkmasında birinci derecede rolü olan, bir araya gelmelerinde Ülkü Hanım ile birlikte karınca kararınca katkımız olan iki müstesna dostumla bir kez daha gurur duydum: Projenin mimarı ve danışmanı Dücane Cündioğlu ve filmin yönetmeni Şafak Bakkalbaşıoğlu. Nasıl da anlamışlar birbirlerinin dilini...
Ülkü Karaosmanoğlu, biraz da TRT'nin bugüne kadar yaptığı en muhteşem belgeseli 'Cumhuriyete Kanat Gerenler'i kotarmış olmanın haklı gururuyla kendisini heyecanın rüzgârına kaptırıyor: 'İşte belgesel bu: Tüm unsurları, adıyla buluşmuş. Türkiye'nin ruhu... Müziği, Türkiye'nin tınısı, dili Türkiye'nin Türkçesi, ritmi, duygusu inişli çıkışlı; hüzünlü, heyecanlı, akıllı, duyarlı, namuslu... İnsanı da Cemil Meriç işte...'
Cemil Meriç'in kızı Prof. Dr. Ümit Meriç ve Dücane Cündioğlu'na lafı hiç dolaştırmadan, utançlarından yüzlerini kızartmayı göze alarak görüşümü söyledim: 'Sanırım tarihi bir iş yaptığınızın farkında değilsiniz. En az Cemil Bey kadar siz de heykelinizin dikilmesini hak ediyorsunuz'...
Belgesel için 70 Cemil Meriç dostuyla röportajlar yapılmış, 10 binlerce sayfa taranmış, 200 saate yakın kayıt alınmış... Bu arada 106 dakikalık belgesel, 26 Aralık akşamı TRT 2'de yayınlanacak ve daha sonra dört hafta 40'ar dakikalık bölümler halinde ekrana gelecek.
Ümit Hanım'ın dediği gibi, ölümünden bu yana geçen 21 yılda Cemil Meriç, sağlığında erişme fırsatı bulamadığı asıl okuyucusuna bu belgeselle ulaştı.
'Türkiye'nin Ruhu: Cemil Meriç Belgeseli'ni ortaya çıkaran Meriç, Cündioğlu, Bakkalbaşıoğlu, metin yazarı Metin Tavukçuoğlu'nu ve tabii ki bu ekibe inanan ve destek veren sponsorlarını yürekten kutluyorum: Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Albaraka Türk, Kiptaş, Ümraniye Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş., Üsküdar Belediyesi. Siz de kendinizi kutlayacağınız iyi bir iş yapın ve belgeseli mutlaka izleyin.