Yunus hareketi
11 ekim 2018 - yeni şafak
Dün akşam TVNet’deki programda tartıştığımız, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç’un başına gelenler meselesi, aslında Türkiye’de pek çok yönetici ve liderin başına ya gelmiştir ya da gelmesi mukadderdir…
Temel mesele zamanlamadır… Hani, halk arasında sıklıkla kullanılan ünlü deyişte ifadesini bulan o tespitteki gibi: “Erken öten horozun başını keserler”…
Dışarıdan bakıldığında basit bir yönetici değişimi gibi gözüken olay, aslında bir zihniyet değişimiyle ilgili olarak lanse edilmiştir… Zihniyet de sadece yönetim kurulunun ya da başkanın değişmesiyle elde edilemeyecek kadar köklü bir yapıya sahiptir…
Yönetim kuramları üzerine çalışanlar mutlaka hatırlayacaklardır… Sürdürülebilir değişim süreci, Yunus hareketi olarak ifade edilen bir eğri ile anlatılır… Değişime karar verildikten hemen sonra, mutlaka bir düşüş yaşanır. Ancak ardından yükseliş gelir… Sürdürülebilirlik adına o yükselişin cazibesine kapılmamalı, belli bir durağanlık hissi ortaya çıkmadan, henüz yükselişteyken bir başka düzlemde değişim yeniden tetiklenmelidir. O noktada yeniden bir düşüş yaşanır. Ancak bunu önceden bilmek ve o anda herhangi bir panik duygusuna kapılmamak gerekir… Çünkü o düşüşün ardından hemen bir yükseliş gelecek ve başarı eğrisi, uzun vadede bir yunusun yukarı doğru hamlesinde yapacağı farazi hareketlerle ilerlemeyi sürdürecektir…
İşte, bu yönetim tarzının başarılı olabilmesi için sadece üst yapının, yönetimin değişime inanması, bu yunus hareketinin bilincinde olması yetmez…
Tüm kadronun, hatta bu durumda seyircilerin de bu harekete senkron olmaları gerekir. Yoksa altı kaval üstü şişhane bir durum çıkar ortaya ki, şu anda Ali Koç Bey ile Fenerbahçe yönetiminin de yaşadığı budur…
Feodal insan ilişkilerine dayalı yapıdan sanayi hatta bilgi toplumunun oyun kurallarına geçişin sancıları, doğru iletişim stratejileri ile kulübün tüm paydaşlarına gerektiği gibi anlatılmadığı zaman sorun çıkar. Değişim yeterince içselleştirilmediği için, yukarıda sözünü ettiğimiz yunus hareketinin düşüş anına rastlayan dönemler gelip çattığında, kulübün paydaşları arasında fikir ayrılıkları kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaya başlar…
Ali Koç ve arkadaşlarının ilişki yönetimi konusunda hiçbir sorunları yoktur… Ancak aynı şey iletişimin yönetimi için söz konusu değildir… Bu alanı gerektiği gibi yönetememeleri halinde ise Fenerbahçe yönetiminin bir süre daha eski feodal anlayışa dönmesi kaçınılmaz olarak gündeme gelebilir…
Sende mi Türk Telekom?
2018’in ilk yarısında Turkcell, televizyonlardaki yarışmaları fırsata çevirme amacıyla, yurtdışında yaygın olan mobil bilgi yarışması HQ Trivia’yı örnek almış ve Hadi Bilgi Yarışması’nı lanse etmişti. Uygulama, kısa sürede en çok indirilenler listesinde tırmanmış, aynı anda yarışmaya bağlanan kullanıcı sayısı 200 binleri geçmişti.
Turkcell’den sonra, Türk Telekom yurtdışındaki gibi Türkiye’de de tutan canlı yarışma furyasından etkilenmiş olacak ki, ‘eleq’ ismiyle yeni canlı bilgi yarışmasını devreye almış. Eleq, ilk yarışmasını 13 Eylül günü 12 bini aşkın kullanıcının katılımıyla düzenlemiş.
Yarışmanın sloganı, isme adeta ışık tutuyor. Zekâ düzeyi yüksek bir tasarım: “Bilgin eleq’ten geçsin”. Türk Telekom Dijital Servisler Başkanı Ramazan Demir, yıl sonuna kadar kullanıcı sayısının birkaç yüz bini geçmesini hedeflediklerini söylemiş.
İki yarışmada; sunucu, soru sayısı, yayın aralığı, cüzdanda biriken para ödülü hesaba yatırmak için yeterli alt limit gibi konularda çok ufak farklılıklar söz konusu. En büyük ortak nokta ise her iki yarışmanın da akşam saat 20:00’de başlaması… Kullanıcılar, bağlı bulundukları operatör ne olursa olsun her iki yarışmaya da uygulamayı indirerek katılabiliyor.
Ramazan Demir; “eleq'i, Türk Telekom ve iştirakimiz Argela'da çalışan gençlerimizle, kendi iç kaynaklarımızı kullanarak start-up mantığı ile hareket ederek geliştirdik" demiş. Bu açıdan da uygulama takdire değer. Fakat renk ve kullanılan figürler, HQ Trivia’ya çok benziyor… Acaba hedef kitlede “me too” (taklitçi) bir aksiyon olarak algılanma ihtimali biraz yüksek değil mi?.. Buna en yerinde yanıt, diğer operatörlerden gelecek kullanıcı sayısıdır herhalde…
Temel mesele zamanlamadır… Hani, halk arasında sıklıkla kullanılan ünlü deyişte ifadesini bulan o tespitteki gibi: “Erken öten horozun başını keserler”…
Dışarıdan bakıldığında basit bir yönetici değişimi gibi gözüken olay, aslında bir zihniyet değişimiyle ilgili olarak lanse edilmiştir… Zihniyet de sadece yönetim kurulunun ya da başkanın değişmesiyle elde edilemeyecek kadar köklü bir yapıya sahiptir…
Yönetim kuramları üzerine çalışanlar mutlaka hatırlayacaklardır… Sürdürülebilir değişim süreci, Yunus hareketi olarak ifade edilen bir eğri ile anlatılır… Değişime karar verildikten hemen sonra, mutlaka bir düşüş yaşanır. Ancak ardından yükseliş gelir… Sürdürülebilirlik adına o yükselişin cazibesine kapılmamalı, belli bir durağanlık hissi ortaya çıkmadan, henüz yükselişteyken bir başka düzlemde değişim yeniden tetiklenmelidir. O noktada yeniden bir düşüş yaşanır. Ancak bunu önceden bilmek ve o anda herhangi bir panik duygusuna kapılmamak gerekir… Çünkü o düşüşün ardından hemen bir yükseliş gelecek ve başarı eğrisi, uzun vadede bir yunusun yukarı doğru hamlesinde yapacağı farazi hareketlerle ilerlemeyi sürdürecektir…
İşte, bu yönetim tarzının başarılı olabilmesi için sadece üst yapının, yönetimin değişime inanması, bu yunus hareketinin bilincinde olması yetmez…
Tüm kadronun, hatta bu durumda seyircilerin de bu harekete senkron olmaları gerekir. Yoksa altı kaval üstü şişhane bir durum çıkar ortaya ki, şu anda Ali Koç Bey ile Fenerbahçe yönetiminin de yaşadığı budur…
Feodal insan ilişkilerine dayalı yapıdan sanayi hatta bilgi toplumunun oyun kurallarına geçişin sancıları, doğru iletişim stratejileri ile kulübün tüm paydaşlarına gerektiği gibi anlatılmadığı zaman sorun çıkar. Değişim yeterince içselleştirilmediği için, yukarıda sözünü ettiğimiz yunus hareketinin düşüş anına rastlayan dönemler gelip çattığında, kulübün paydaşları arasında fikir ayrılıkları kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaya başlar…
Ali Koç ve arkadaşlarının ilişki yönetimi konusunda hiçbir sorunları yoktur… Ancak aynı şey iletişimin yönetimi için söz konusu değildir… Bu alanı gerektiği gibi yönetememeleri halinde ise Fenerbahçe yönetiminin bir süre daha eski feodal anlayışa dönmesi kaçınılmaz olarak gündeme gelebilir…
Sende mi Türk Telekom?
2018’in ilk yarısında Turkcell, televizyonlardaki yarışmaları fırsata çevirme amacıyla, yurtdışında yaygın olan mobil bilgi yarışması HQ Trivia’yı örnek almış ve Hadi Bilgi Yarışması’nı lanse etmişti. Uygulama, kısa sürede en çok indirilenler listesinde tırmanmış, aynı anda yarışmaya bağlanan kullanıcı sayısı 200 binleri geçmişti.
Turkcell’den sonra, Türk Telekom yurtdışındaki gibi Türkiye’de de tutan canlı yarışma furyasından etkilenmiş olacak ki, ‘eleq’ ismiyle yeni canlı bilgi yarışmasını devreye almış. Eleq, ilk yarışmasını 13 Eylül günü 12 bini aşkın kullanıcının katılımıyla düzenlemiş.
Yarışmanın sloganı, isme adeta ışık tutuyor. Zekâ düzeyi yüksek bir tasarım: “Bilgin eleq’ten geçsin”. Türk Telekom Dijital Servisler Başkanı Ramazan Demir, yıl sonuna kadar kullanıcı sayısının birkaç yüz bini geçmesini hedeflediklerini söylemiş.
İki yarışmada; sunucu, soru sayısı, yayın aralığı, cüzdanda biriken para ödülü hesaba yatırmak için yeterli alt limit gibi konularda çok ufak farklılıklar söz konusu. En büyük ortak nokta ise her iki yarışmanın da akşam saat 20:00’de başlaması… Kullanıcılar, bağlı bulundukları operatör ne olursa olsun her iki yarışmaya da uygulamayı indirerek katılabiliyor.
Ramazan Demir; “eleq'i, Türk Telekom ve iştirakimiz Argela'da çalışan gençlerimizle, kendi iç kaynaklarımızı kullanarak start-up mantığı ile hareket ederek geliştirdik" demiş. Bu açıdan da uygulama takdire değer. Fakat renk ve kullanılan figürler, HQ Trivia’ya çok benziyor… Acaba hedef kitlede “me too” (taklitçi) bir aksiyon olarak algılanma ihtimali biraz yüksek değil mi?.. Buna en yerinde yanıt, diğer operatörlerden gelecek kullanıcı sayısıdır herhalde…