Yükselen ekonomi, sığlaşan siyaset
01 Ocak 2022 - Yeni Şafak
Yılın son haftası pek çok kurum, kuruluş ve meslek örgütü için değerlendirmelerle geçer… Ben de hasbelkader üyesi olduğum iki yönetim kurulunun toplantılarına katıldım. Biri bilişim alanındaki firmalardan müteşekkil… Diğeri de sanayi…
İki toplantının katılımcıları da 2021 yılını kârla, hatta ‘beklentilerinin üzerinde’ kârlarla kapattıklarını ifade ettiler…
Bu duruma şaşırdığımız söylenemez, daha önce katıldığımız toplantılar, açıklanan rakamlar bunu söylüyordu… İş insanları benzer sonuçları işaret ediyordu…
Türkiye ekonomisi 2020 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren kesintisiz büyüyor… 2021 yılının ilk çeyreğinde %7,4, ikinci çeyreğinde %21,7 ve üçüncü çeyreğinde %7,4 büyüdü…
İngiltere’nin %6,6, Çin ve ABD’nin %4,9, Fransa’nın %3,3, Almanya’nın %2,6 ve Japonya’nın sadece %1,3 oranında büyüyebildiği bu dönemde Türkiye, %7,4 ile G20 ülkeleri arasında 2. sırada yer aldı…
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, “Küresel Ekonomik Görünüm Raporu”nun Eylül sayısında, 2021 yılı büyüme beklentisini Türkiye için yüzde 7,9’dan yüzde 9,2’ye çıkardı. “Türkiye’deki ekonomik toparlanmanın devam ettiği” ifade edilen raporda, ülkemizde neredeyse son 10 yılın en yüksek ekonomik büyümesinin yaşanmasının muhtemel olduğu bilgisi de yer almış…
Büyüme rakamları ortada, sanayici, iş insanları yüksek kârlardan söz ediyor. O hâlde sorun nerede?
Sık sık ifade etmeye çalışıyoruz: Sorun, bu pozitif ortamın ve makro göstergelerin orta ve küçük ölçekli işletmeler ile halka, çarşı-pazar fiyatlarına yansımasında… Onun da 6-7 ay içinde tamamlanmasıyla herkes derin bir “oh” çekecektir…
Pandemi ve ekonomik bunalımlarla dünya yangın yerine dönmüşken ‘sığ siyaset’ ne yapıyor diye de bakalım…
Mekân basan delikanlılar gibi ortalıkta dolanıyor…
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na gitti, kabul edildi, kahve ikram edildi… İyi oldu, hoş oldu… Bir de millî ekonomi ve millî bağımsızlıktan yana tavır gösterseydi, dolarizasyonla Türkiye karşısında yer alanlara iki çift laf etseydi keşke…
Bu işi sevmiş olacak ki önce TÜİK’e “Geliyorum” dedi… Bu hafta da Millî Eğitim Bakanlığı’na… Artık kabak tadı verdiğini kabul etmesi lazım… Bu eylemi etkisini kaybetmeye başladı…
Önceki gün CNNTürk yayınında Melik Yiğitel’i izledim… Millî Eğitim Bakanı ile görüşmüş, Bakan Mahmut Özer, KPSS’de yüksek puan almasına rağmen mülakattan geçemeyenlerin oranı yüzde 3’tür, demiş…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir açıklaması daha vardı: “Danıştay’ın verdiği bir karar var. Mülakatta artı 3, eksi 3 puan verebilirsiniz diyor. Bir puan aralığı belirliyor. Aldığı puanla, yazılıda aldığı, KPSS'de aldığı puanla mülakatta verilecek puanın aralığını belirliyor. Buna uymuyorlar. Yani Danıştay kararına uymuyorlar.”
Bakanlık da “Böyle bir Danıştay kararı yok” demiş…
Bu sırada CHP Milletvekili Özgür Özel, PKK ile iltisaklı DİAYDER’in referansıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yerleştirilenlere yönelik teftiş başlatmasıyla ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hedef almış… 1984’ten bu yana PKK’ya karşı yürütülen antiterör mücadelesinde çok büyük başarı gösteren İçişleri Bakanı’na “suç işleri bakanı” diyecek kadar işi abartmış…
Dün Abdülkadir Selvi, Hürriyet’teki köşesinde Soylu’nun AK Parti MKYK’da yaptığı konuşmayı aktardı…
Bakan Soylu, İBB yakınında İçişleri Bakanlığı’nın yeri olduğunu belirtmiş ve şöyle demiş: “Ben İstanbul’da olduğum zaman görüşmelerimi orada yapıyorum. 8 aydır beni takip ediyorlarmış. Ben usul olarak misafirlerimi kapıda karşılar, kapıda uğurlarım. Bunların hepsini takip etmişler.”
Zırt pırt “Bizi dinliyorlar” diye ortalığa atılıp gerisini getiremeyenlerin buna bir cevabı var mı acaba?
Görünen o ki; 2022, cephelerin daha da belirginleştiği bir yıl olacak. Bugüne kadar tarafını seçmeyenler için yılın ilk günü bir fırsat: Millî bağımsızlıktan yana mı olacaklar teslimiyetten mi? Yeni Türkiye’den mi; Eski Türkiye’den mi? Hakikatten mi, yoksa yalandan mı?
İki toplantının katılımcıları da 2021 yılını kârla, hatta ‘beklentilerinin üzerinde’ kârlarla kapattıklarını ifade ettiler…
Bu duruma şaşırdığımız söylenemez, daha önce katıldığımız toplantılar, açıklanan rakamlar bunu söylüyordu… İş insanları benzer sonuçları işaret ediyordu…
Türkiye ekonomisi 2020 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren kesintisiz büyüyor… 2021 yılının ilk çeyreğinde %7,4, ikinci çeyreğinde %21,7 ve üçüncü çeyreğinde %7,4 büyüdü…
İngiltere’nin %6,6, Çin ve ABD’nin %4,9, Fransa’nın %3,3, Almanya’nın %2,6 ve Japonya’nın sadece %1,3 oranında büyüyebildiği bu dönemde Türkiye, %7,4 ile G20 ülkeleri arasında 2. sırada yer aldı…
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, “Küresel Ekonomik Görünüm Raporu”nun Eylül sayısında, 2021 yılı büyüme beklentisini Türkiye için yüzde 7,9’dan yüzde 9,2’ye çıkardı. “Türkiye’deki ekonomik toparlanmanın devam ettiği” ifade edilen raporda, ülkemizde neredeyse son 10 yılın en yüksek ekonomik büyümesinin yaşanmasının muhtemel olduğu bilgisi de yer almış…
Büyüme rakamları ortada, sanayici, iş insanları yüksek kârlardan söz ediyor. O hâlde sorun nerede?
Sık sık ifade etmeye çalışıyoruz: Sorun, bu pozitif ortamın ve makro göstergelerin orta ve küçük ölçekli işletmeler ile halka, çarşı-pazar fiyatlarına yansımasında… Onun da 6-7 ay içinde tamamlanmasıyla herkes derin bir “oh” çekecektir…
Pandemi ve ekonomik bunalımlarla dünya yangın yerine dönmüşken ‘sığ siyaset’ ne yapıyor diye de bakalım…
Mekân basan delikanlılar gibi ortalıkta dolanıyor…
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na gitti, kabul edildi, kahve ikram edildi… İyi oldu, hoş oldu… Bir de millî ekonomi ve millî bağımsızlıktan yana tavır gösterseydi, dolarizasyonla Türkiye karşısında yer alanlara iki çift laf etseydi keşke…
Bu işi sevmiş olacak ki önce TÜİK’e “Geliyorum” dedi… Bu hafta da Millî Eğitim Bakanlığı’na… Artık kabak tadı verdiğini kabul etmesi lazım… Bu eylemi etkisini kaybetmeye başladı…
Önceki gün CNNTürk yayınında Melik Yiğitel’i izledim… Millî Eğitim Bakanı ile görüşmüş, Bakan Mahmut Özer, KPSS’de yüksek puan almasına rağmen mülakattan geçemeyenlerin oranı yüzde 3’tür, demiş…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir açıklaması daha vardı: “Danıştay’ın verdiği bir karar var. Mülakatta artı 3, eksi 3 puan verebilirsiniz diyor. Bir puan aralığı belirliyor. Aldığı puanla, yazılıda aldığı, KPSS'de aldığı puanla mülakatta verilecek puanın aralığını belirliyor. Buna uymuyorlar. Yani Danıştay kararına uymuyorlar.”
Bakanlık da “Böyle bir Danıştay kararı yok” demiş…
Bu sırada CHP Milletvekili Özgür Özel, PKK ile iltisaklı DİAYDER’in referansıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yerleştirilenlere yönelik teftiş başlatmasıyla ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hedef almış… 1984’ten bu yana PKK’ya karşı yürütülen antiterör mücadelesinde çok büyük başarı gösteren İçişleri Bakanı’na “suç işleri bakanı” diyecek kadar işi abartmış…
Dün Abdülkadir Selvi, Hürriyet’teki köşesinde Soylu’nun AK Parti MKYK’da yaptığı konuşmayı aktardı…
Bakan Soylu, İBB yakınında İçişleri Bakanlığı’nın yeri olduğunu belirtmiş ve şöyle demiş: “Ben İstanbul’da olduğum zaman görüşmelerimi orada yapıyorum. 8 aydır beni takip ediyorlarmış. Ben usul olarak misafirlerimi kapıda karşılar, kapıda uğurlarım. Bunların hepsini takip etmişler.”
Zırt pırt “Bizi dinliyorlar” diye ortalığa atılıp gerisini getiremeyenlerin buna bir cevabı var mı acaba?
Görünen o ki; 2022, cephelerin daha da belirginleştiği bir yıl olacak. Bugüne kadar tarafını seçmeyenler için yılın ilk günü bir fırsat: Millî bağımsızlıktan yana mı olacaklar teslimiyetten mi? Yeni Türkiye’den mi; Eski Türkiye’den mi? Hakikatten mi, yoksa yalandan mı?