Zafer, ‘Büyük Fikir’ ve ‘Büyük Lider’ ile kazanılır
07 EKİM 2011
Çarşamba akşamı Ahmet Hakan’a konuk olduk. Tarafsız Bölge’ye… Çok değerli katılımcılarla birlikteydik: Prof. Dr. Ersin Kalaycı, (Sabancı Üniversitesi) Prof. Dr. Ali Çarkoğlu, (Koç Üniversitesi) Tarhan Erdem (Konda Araştırma), Dr. İbrahim Uslu (Anar), Ertan Yıldırım (Pollmark), Fatma Karabıyık Barbarosoğlu (Yeni Şafak)…
Konu, Anar ile Pollmark’ın AK Parti için yaptırdıkları ‘Seçim Sonrası Değerlendirme’ araştırması idi… “İşimize pek gelmeyen” her araştırma için ortaya atılan, “örneklem yanlış ya da eksik; sorular yanlış sorulmuş; bundan bu sonuç çıkmaz” türü ‘standart hareketleri’ bir kenara bırakacak olursak tartışma, iki alan arasına oturdu, denebilir:
Bir: Seçmen eğilimleri bellidir; CHP ağzıyla kuş tutsa daha fazlasını alamaz. Sağ oylar yıllardır aşağı yukarı bu kadardır. CHP’ye gitmesi gerektiği belirtilen oyların (Seküler kitle denen grup) az ya da çok AK Parti’ye kayması, sonucu pek değiştirmemiştir…
İki: Büyük fikir ve liderle sonuç her an değişebilir… Seçim sonuçları da bunu göstermiştir…
Elbette ben ikinci görüşü savundum. Coca-Cola’nın ya da örneğin T-Box’ın ortaya çıkışının ince kıyım hedef kitle analizinden değil, önce bir fikrin ortaya çıkmasından kaynaklandığının ve yine örneğin Kurtuluş Savaşı veya Cumhuriyet’in inşasına anket yapılarak karar verilmediğinin altını çizdim…
Sonuçta Türkiye’de seçim zaferi bana göre iki kavrama bağlıydı: ‘Büyük Fikir ve Büyük Lider!”…
CHP’ye bu çerçeveden bakmamız yerinde olur. Peki, neden CHP’ye bakmalıyız? Çünkü tüm güçlü demokrasilerin en önemli ‘değişmezi’ güçlü ‘muhalefettir’…
‘Büyük Fikir’e ve de ‘Büyük Lider’e dair ışıltıları CHP’de göremediğimiz kesin. Çıta ‘Büyük Lider’e yükseltildiğinde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na dair her haberi de bu beklentiyle kıyaslar hale geliyoruz ister istemez. CHP liderinin sanata daha fazla zaman ayıracağı ve Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği ‘Bir Zamanlar Anadolu'da’ filmini izlediğini (her ne kadar Ceylan’ın filminin izlenme sayısıyla CHP oyları arasında orantısal bir kader birliği kurma kâbusu karşımızda dursa da), programına tiyatroyu da aldığını öğrendiğimizde, yine beklenti çıtamız yükselişe geçiyor. Ardından bu sanatsal çabalarla ilgili büyük ressam Nuri İyem’in tabloları için önce "Param yetmez”, sonra da “Maddi durumum taksitle almaya bile izin vermiyor" ifadeleri karşısında ne diyeceğimizi şaşırıyoruz.
Şöyle deseymiş mesela: “Keşke alabilsek. Ne iyi olur!”…
Çevresinde, ‘Vatandaş Kemal’ algısının ‘Büyük Lider’ beklentisini nasıl da gölgelediğini kendisine anlatacak bir kişinin bile olmadığını düşünmekte haksız mıyız?
Böyle durumlarda beklentiyle mevcut durum arasında bariyer teşkil eden ne varsa paldır küldür belleğe üşüşüverir. Kağıthane’ye Kağıttepe diyen dil sürçmesinden, aday olmayacağını ifade ettikten 24 saat sonra adaylık kararını açıklamasına; genel af sözü verip sonradan affın sözkonusu olamayacağını söylemesinden, kırk yıllık golcü Lefter’i kaleci sanmaya kadar insana ‘Hay Allah’ dedirten bir dolu talihsizlik... Sonuçta, “Keşke lisemize müdürümüz olsaymış” diye düşündürecek kadar ‘iyi bir insan’...
CHP’nin bir Büyük Fikir ve Bir Büyük Lider ile başarı kazanacağına dair görüşümde ısrarlıyım.
Kendisini aşarak dünyanın zirvesine...
Steve Jobs da bir ‘Büyük Fikir’ ile ‘Büyük Lider’ buluşmasına verilebilecek en sağlam örneklerden biriydi. İnovasyon’la teknoloji üstün bir zekâ ve yatırımcı yeteneğiyle ancak bu kadar bütünleştirilebilir…
Steve Jobs’un vefatının ardından Apple, kurucusu için şu açıklamayı yapmış:
“Steve’in zekası, arzusu ve enerjisi, hayatımızı zenginleştiren ve geliştiren sayısız yeniliğin kaynağı oldu... Dünya, Steve sayesinde ölçülemeyecek kadar daha iyi durumda.”
Çarşamba günkü yazımda ‘herkesin kendi Everest’inin zirvesine çıktığı, çizgi dışı olarak nitelenebilecek anlardan söz etmiştim. Steve Jobs’un serüveni ise ‘kendi’ zirvesinin de ötesinde bir yerlerde ‘evrensel ölçeklerde bir dönüm noktası’ olarak insanlık tarihine yazıldı bile... Oratada dolaşan ‘Üç elma’ tweet’i her şeyi anlatıyor: Dünyayı kökünden değiştiren üç elmanın birincisi Adme’in Havva’dan aldığı elmaymış. İkincisi Newton’un kafasına düşen. Üçüncü de Steve Jobs’un elması…
Allah rahmet eylesin…
Konu, Anar ile Pollmark’ın AK Parti için yaptırdıkları ‘Seçim Sonrası Değerlendirme’ araştırması idi… “İşimize pek gelmeyen” her araştırma için ortaya atılan, “örneklem yanlış ya da eksik; sorular yanlış sorulmuş; bundan bu sonuç çıkmaz” türü ‘standart hareketleri’ bir kenara bırakacak olursak tartışma, iki alan arasına oturdu, denebilir:
Bir: Seçmen eğilimleri bellidir; CHP ağzıyla kuş tutsa daha fazlasını alamaz. Sağ oylar yıllardır aşağı yukarı bu kadardır. CHP’ye gitmesi gerektiği belirtilen oyların (Seküler kitle denen grup) az ya da çok AK Parti’ye kayması, sonucu pek değiştirmemiştir…
İki: Büyük fikir ve liderle sonuç her an değişebilir… Seçim sonuçları da bunu göstermiştir…
Elbette ben ikinci görüşü savundum. Coca-Cola’nın ya da örneğin T-Box’ın ortaya çıkışının ince kıyım hedef kitle analizinden değil, önce bir fikrin ortaya çıkmasından kaynaklandığının ve yine örneğin Kurtuluş Savaşı veya Cumhuriyet’in inşasına anket yapılarak karar verilmediğinin altını çizdim…
Sonuçta Türkiye’de seçim zaferi bana göre iki kavrama bağlıydı: ‘Büyük Fikir ve Büyük Lider!”…
CHP’ye bu çerçeveden bakmamız yerinde olur. Peki, neden CHP’ye bakmalıyız? Çünkü tüm güçlü demokrasilerin en önemli ‘değişmezi’ güçlü ‘muhalefettir’…
‘Büyük Fikir’e ve de ‘Büyük Lider’e dair ışıltıları CHP’de göremediğimiz kesin. Çıta ‘Büyük Lider’e yükseltildiğinde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na dair her haberi de bu beklentiyle kıyaslar hale geliyoruz ister istemez. CHP liderinin sanata daha fazla zaman ayıracağı ve Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği ‘Bir Zamanlar Anadolu'da’ filmini izlediğini (her ne kadar Ceylan’ın filminin izlenme sayısıyla CHP oyları arasında orantısal bir kader birliği kurma kâbusu karşımızda dursa da), programına tiyatroyu da aldığını öğrendiğimizde, yine beklenti çıtamız yükselişe geçiyor. Ardından bu sanatsal çabalarla ilgili büyük ressam Nuri İyem’in tabloları için önce "Param yetmez”, sonra da “Maddi durumum taksitle almaya bile izin vermiyor" ifadeleri karşısında ne diyeceğimizi şaşırıyoruz.
Şöyle deseymiş mesela: “Keşke alabilsek. Ne iyi olur!”…
Çevresinde, ‘Vatandaş Kemal’ algısının ‘Büyük Lider’ beklentisini nasıl da gölgelediğini kendisine anlatacak bir kişinin bile olmadığını düşünmekte haksız mıyız?
Böyle durumlarda beklentiyle mevcut durum arasında bariyer teşkil eden ne varsa paldır küldür belleğe üşüşüverir. Kağıthane’ye Kağıttepe diyen dil sürçmesinden, aday olmayacağını ifade ettikten 24 saat sonra adaylık kararını açıklamasına; genel af sözü verip sonradan affın sözkonusu olamayacağını söylemesinden, kırk yıllık golcü Lefter’i kaleci sanmaya kadar insana ‘Hay Allah’ dedirten bir dolu talihsizlik... Sonuçta, “Keşke lisemize müdürümüz olsaymış” diye düşündürecek kadar ‘iyi bir insan’...
CHP’nin bir Büyük Fikir ve Bir Büyük Lider ile başarı kazanacağına dair görüşümde ısrarlıyım.
Kendisini aşarak dünyanın zirvesine...
Steve Jobs da bir ‘Büyük Fikir’ ile ‘Büyük Lider’ buluşmasına verilebilecek en sağlam örneklerden biriydi. İnovasyon’la teknoloji üstün bir zekâ ve yatırımcı yeteneğiyle ancak bu kadar bütünleştirilebilir…
Steve Jobs’un vefatının ardından Apple, kurucusu için şu açıklamayı yapmış:
“Steve’in zekası, arzusu ve enerjisi, hayatımızı zenginleştiren ve geliştiren sayısız yeniliğin kaynağı oldu... Dünya, Steve sayesinde ölçülemeyecek kadar daha iyi durumda.”
Çarşamba günkü yazımda ‘herkesin kendi Everest’inin zirvesine çıktığı, çizgi dışı olarak nitelenebilecek anlardan söz etmiştim. Steve Jobs’un serüveni ise ‘kendi’ zirvesinin de ötesinde bir yerlerde ‘evrensel ölçeklerde bir dönüm noktası’ olarak insanlık tarihine yazıldı bile... Oratada dolaşan ‘Üç elma’ tweet’i her şeyi anlatıyor: Dünyayı kökünden değiştiren üç elmanın birincisi Adme’in Havva’dan aldığı elmaymış. İkincisi Newton’un kafasına düşen. Üçüncü de Steve Jobs’un elması…
Allah rahmet eylesin…