Zaman özür dilemeli
2 Aralık 2009 Akşam Gazetesi
Pazartesi günü bu sütunda Zaman Gazetesi'nden bir arkadaşımızın yazdığı haberden yola çıkarak Özgü Namal Hanım'dan söz etmiştik. Rivayet oydu ki, Namal Akbank'ın bir ürünü olan Axess reklamlarında oynamasına rağmen, Garanti'den kredi alıp bir ev işine girmişti...
Biz de 'Şöhret ürünle sonuna kadar bütünleşmeli' deyip, eğer bu haber doğruysa bundan Özgü Namal'ın da Axess'in de itibar adına zararlı çıkabileceklerini belirtmiş; bir an önce açıklama göndermeleri gerektiğini söylemiştik.
Açıklamayı Özgü Hanım Zaman gazetesine göndermiş, bize de suretini yollamış. Özetle demiş ki: 'Sayın Dilek Güray, Pazar ekinde imzanızla yayınlanan 'Ünlüler, reklam yaptığı ürünü kullanmalı mı?' başlıklı haberinizi üzülerek okudum. Herhangi bir belgeye dayanmayan, rivayetlerden yola çıkılarak oluşturulmuş haberinizde şahsımla ilgili geçen iddiaların hiçbiri gerçeği yansıtmamaktadır.
Bu haberi hazırlarken elinizdeki bilginin doğruluğunu tarafımdan kontrol etmeniz durumunda gerçek bilgiye ulaşabilirdiniz. Kamuoyunun haber ile ilgili doğru bilgilendirilmesi için gelecek sayınızda bir düzeltme yazısı yayınlamanızı rica ederim. Göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederim. Saygılarımla. Özgü Namal...'
Akbank Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Murat Göllü ile telefonda görüştüm. Çok şaşırmıştı habere... İyice emin olmak için bir dizi telefon görüşmesi yaptıktan sonra bana döndü... Özgü Hanım tarafından 'ekmeğini yediği' markaya ihanet yokmuş... Bu şekilde mesele de tatlıya bağlanmış durumda... Gökten üç elma düşmesi için son bir nokta kaldı: Zaman'ın özür dilemesi...
Minareler mızrak mıdır?..
İsviçre'deki camilere bundan sonra minare yapılmasını yasaklayan halk oylaması bizim aydınları (münevverleri değil) ikiye bölmüş gibi... Hatta üçe... Şöyle:
Birinci Grup diyor ki: Sen kilise ve çan kulesi inşasına izin veriyor, Ada'daki Ruhban Okulu'nu kullanıma açıyor musun ki, adamlara bozuluyorsun...
Bu ecnebi takımı, genel olarak Batı'da ortaya çıkan, Türkiye'nin değer sitemi ve kültürü ile ilgili her türlü olumsuz gelişmeyi yürekten alkışlar. Çünkü bunların rahmet Ömer Lütfi Mete'nin deyişiyle -ne kadar sık tekrarlasak azdır- küçük yaştan itibaren zihinleri vaftizlenmiştir...
İkinci Grup diyor ki: Bu İslam'a karşı planlı bir saldırıdır... Propaganda için kullanılan görsel malzemelerde minarelerin birer füze gibi resmedilmiş olmaları, tüm İslam alemini 'teröristmiş' gibi göstermek üzere hareket eden 'komplocu' bir zihniyetin ürünüdür... Bunların bulundukları yerde başlarının ezilmesi gerekir, katledilmeleri vaciptir...
Üçüncü Grup görüşü ise yaklaşık şöyle: Kopenhag İklim Değişikliği Konferansı öncesi tüm dünyada her şey tam da vahşi kapitalist sistemin aleyhine gelişirken, dünyanın karbon dioksit oranını alt üst eden ve dünyada canlılığın düşmanı olarak ortaya çıkan gelişmiş ülkelerin, başta anlaşmaları boykot eden Kanada olmak üzere, iplikleri pazara dökülmek üzereyken, sistemin İslam'ı bir kez düşman ilan edip çelişki ekseninin yerini değiştirmeye çalışması çok doğaldır...
Provokasyona gelmemek gerekir. Örneğin, Türkiye'de Hıristiyanların ibadeti ile ilgili herhangi bir mesele halk oyuna sunulsa, olumlu sonuç alma şansı ne kadar var ise, İsviçre'deki oylamanın da o kadar şansı vardır... Bunu ise sistem savunucuları çok iyi bilirler... Yani sonu belli olan bir yoldu bu ve amaç tahrik etmek, dünyanın gündemini değiştirmekti... Çünkü İsviçre'de yaşayanlar biliyordu; ne İsviçre halkının minarelerle ilgili bir sorunu vardı; ne de Müslümanların ille de minare isteriz, diye yırtınmaları...
Öte yandan dünkü medyada görünen oydu ki, Batı sistemi ve onların Türkiye'deki ecnebi Türk dostları, hedeflerine en azından burada, ulaşmışlardı...
Pazartesi günü bu sütunda Zaman Gazetesi'nden bir arkadaşımızın yazdığı haberden yola çıkarak Özgü Namal Hanım'dan söz etmiştik. Rivayet oydu ki, Namal Akbank'ın bir ürünü olan Axess reklamlarında oynamasına rağmen, Garanti'den kredi alıp bir ev işine girmişti...
Biz de 'Şöhret ürünle sonuna kadar bütünleşmeli' deyip, eğer bu haber doğruysa bundan Özgü Namal'ın da Axess'in de itibar adına zararlı çıkabileceklerini belirtmiş; bir an önce açıklama göndermeleri gerektiğini söylemiştik.
Açıklamayı Özgü Hanım Zaman gazetesine göndermiş, bize de suretini yollamış. Özetle demiş ki: 'Sayın Dilek Güray, Pazar ekinde imzanızla yayınlanan 'Ünlüler, reklam yaptığı ürünü kullanmalı mı?' başlıklı haberinizi üzülerek okudum. Herhangi bir belgeye dayanmayan, rivayetlerden yola çıkılarak oluşturulmuş haberinizde şahsımla ilgili geçen iddiaların hiçbiri gerçeği yansıtmamaktadır.
Bu haberi hazırlarken elinizdeki bilginin doğruluğunu tarafımdan kontrol etmeniz durumunda gerçek bilgiye ulaşabilirdiniz. Kamuoyunun haber ile ilgili doğru bilgilendirilmesi için gelecek sayınızda bir düzeltme yazısı yayınlamanızı rica ederim. Göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederim. Saygılarımla. Özgü Namal...'
Akbank Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Murat Göllü ile telefonda görüştüm. Çok şaşırmıştı habere... İyice emin olmak için bir dizi telefon görüşmesi yaptıktan sonra bana döndü... Özgü Hanım tarafından 'ekmeğini yediği' markaya ihanet yokmuş... Bu şekilde mesele de tatlıya bağlanmış durumda... Gökten üç elma düşmesi için son bir nokta kaldı: Zaman'ın özür dilemesi...
Minareler mızrak mıdır?..
İsviçre'deki camilere bundan sonra minare yapılmasını yasaklayan halk oylaması bizim aydınları (münevverleri değil) ikiye bölmüş gibi... Hatta üçe... Şöyle:
Birinci Grup diyor ki: Sen kilise ve çan kulesi inşasına izin veriyor, Ada'daki Ruhban Okulu'nu kullanıma açıyor musun ki, adamlara bozuluyorsun...
Bu ecnebi takımı, genel olarak Batı'da ortaya çıkan, Türkiye'nin değer sitemi ve kültürü ile ilgili her türlü olumsuz gelişmeyi yürekten alkışlar. Çünkü bunların rahmet Ömer Lütfi Mete'nin deyişiyle -ne kadar sık tekrarlasak azdır- küçük yaştan itibaren zihinleri vaftizlenmiştir...
İkinci Grup diyor ki: Bu İslam'a karşı planlı bir saldırıdır... Propaganda için kullanılan görsel malzemelerde minarelerin birer füze gibi resmedilmiş olmaları, tüm İslam alemini 'teröristmiş' gibi göstermek üzere hareket eden 'komplocu' bir zihniyetin ürünüdür... Bunların bulundukları yerde başlarının ezilmesi gerekir, katledilmeleri vaciptir...
Üçüncü Grup görüşü ise yaklaşık şöyle: Kopenhag İklim Değişikliği Konferansı öncesi tüm dünyada her şey tam da vahşi kapitalist sistemin aleyhine gelişirken, dünyanın karbon dioksit oranını alt üst eden ve dünyada canlılığın düşmanı olarak ortaya çıkan gelişmiş ülkelerin, başta anlaşmaları boykot eden Kanada olmak üzere, iplikleri pazara dökülmek üzereyken, sistemin İslam'ı bir kez düşman ilan edip çelişki ekseninin yerini değiştirmeye çalışması çok doğaldır...
Provokasyona gelmemek gerekir. Örneğin, Türkiye'de Hıristiyanların ibadeti ile ilgili herhangi bir mesele halk oyuna sunulsa, olumlu sonuç alma şansı ne kadar var ise, İsviçre'deki oylamanın da o kadar şansı vardır... Bunu ise sistem savunucuları çok iyi bilirler... Yani sonu belli olan bir yoldu bu ve amaç tahrik etmek, dünyanın gündemini değiştirmekti... Çünkü İsviçre'de yaşayanlar biliyordu; ne İsviçre halkının minarelerle ilgili bir sorunu vardı; ne de Müslümanların ille de minare isteriz, diye yırtınmaları...
Öte yandan dünkü medyada görünen oydu ki, Batı sistemi ve onların Türkiye'deki ecnebi Türk dostları, hedeflerine en azından burada, ulaşmışlardı...