Zeki Bey, kimse sizi affetmez!
20 MAYIS 2007
Biz meseleyi hak helal etme noktasında ele alamayız. Bizim Sayın Zeki Sezer üzerinde bir hakkımız yok. Ama en azından iki saatlik karşılıklı sohbetin yüzü suyu hürmetine Sayın Sezer’e iletişim disiplininden bir iki kelamımız olabilir...
1. Siyasi iletişim iktidar için yapılır... Muhalefet veya soyut şeyler için değil... Çok başarılı siyaset yaptınız, ama meclise girmediniz ya da giremediniz, muazzam muhalefet yaptınız diye tarihe geçmezsiniz. Ayrıca tarihte heykeli dikilmiş komisyon yoktur!...
2. İktidar, delege edilemez... Namus gibidir. Bir başkasına teslim edilemez. Onca yılın kurdu Süleyman Bey şapkasını alıp gitti diye nelere maruz kalmıştı...
3. Siyasi iletişim kısa vadeli vaatlere dayanamaz. Sizi Pazartesi akşamı kapalı bir toplantıda dinledim. Aslında sanatla uğraşmayı arzuladığınızı, günün birinde geri dönüp köye yerleşmek istediğinizi belirttiniz... Bunlar hoş şeyler. Ancak ne yazık ki, günün birinde siyasetten elini, ayağını çekecek bir liderin arkasından kimse gitmez...
4. Siyasi iletişimde lider esastır. Partiden de öndedir. Şirketlerde itibarın yarısı, siyasette yarıdan fazlası liderden gelir. Sizin varlığınız, eğer Başkanlığı bırakacak olursa partisinin puanlarını bir hayli artıracağı bilinen ilk ve tek lider olarak tarihe geçen Sayın Baykal’a da yarayacaktır...
5. Bu seçimlerden sonra oluşacak mecliste tek kişinin bile önemi olacağı sanılıyor. Ve taraflar ciddi bir mücadeleye hazırlanıyorlar. Ayrıca Türkiye ciddi bir transformasyondan geçiyor. Tarihi görevlere hazırlanan bu meclisin dışında kalamazsınız.
İşte bu nedenlerle Rahşan Hanım’ın sözünü dinleyip milletvekili olarak meclisin içinden de siyasi liderliğinizi sürdürmeniz şarttır... Aksi takdirde sizi kimseler affetmez...
Metaforlar hayat kurtarır!
Metafor (mecaz) iletişimin incisidir... Pek çok şeyin en fazla bir iki kelimeyle anlatılmasını ve uzun süre akılda kalmasını sağlar... Son günlerde dikkatimi çeken, kısmen de oluşumunu izlediğim iki metafordan söz etmek istiyorum.
Birincisi şu: TOFAŞ, FİAT ailesinden Lancia’ların ithaline yeni başladı... Bunu duyurmak için lansman toplantıları düzenledi. Markanın yöneticileri kendilerini çeşitli şekilde ifade etmişler. Onların söylediklerinden en iyi özeti ise medya çıkarmış: Nişantaşı’na özel otomobil!.. Ne kadar çok şey ifade ediyor değil mi?...
İkinci metafor da perakende sektöründen. Meclis’ten alelacele bir yasa geçmiş. Nam-ı diğer “Belediyelere kıyak yasası”!.. Eskiden sebze ve meyveler, satılacakları yerleşme merkezlerine doğru yola çıktıkları illerin hallerinde vergilendirilirmiş.
Yeni yasa ile gidilen kentlerdeki hallerde bir kez daha vergi ödenecek. Yani durduk yerde vergi yükü katlanacak. Soğutucuda taşınan meyve ve sebzeler tazeliğini yitirme tehlikesi geçirecek, ürünler pahalılaşacak, enflasyon olumsuz etkilenecek. Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği AMPD bu durum için “Deli Dumrul misali!”demiş. Hani Dumrul bir köprü başını tutmuş; geçenden 5 akçe, geçmeyenden bir temiz sopa atarak 10 akçe alırmış... O misal...
‘Ne olmuş da, zihinler kararmış?’
Kadir Has Üniversitesi’nde rahmetli Kadir Has Bey’in eşi Rezan Has Hanım’ın adı verilen müzede şu sıra iki sergi var. Türk Resim Sanatının Bir Asırlık Öyküsü ve M.Ö. 7000 - M.S. 1500 Anadolu'da Pişen Toprak adını taşıyan sergiler 15 Mayıs - 22 Temmuz 2007 arasında iki aydan fazla bir süre orada olacak...
Bu iki ay içinde her iki sergiyi gezmeyecek olan öğrencilerime, birlikte çalıştığım arkadaşlara ve hatır koyabildiğim eş, dost ve başta çocuklarıma ve tüm akrabalara hakkımı helal etmem... Ayrıca gidip gezmezlerse en az beş sene söylenir dururum... Onlar bilir nasıl söylendiğimi...
Gönül Paksoy tarafından derlenmiş düzenlenmiş olan sergiyi Gönül Hanım’ın kardeşi ünlü ressamımız Şahin Paksoy gezdirdi. Fena halde moralim bozuldu. Binlerce yıl öncesinde var olan o estetik anlayışına, zarafete, elit duyarlılığa, o güzelliğe ne olmuştu? Nasıl olmuştu da, işlev biçimin önüne geçivermiş ve düşük düzeyde estetik uyarılara koşullanan bir toplum olup çıkmıştık... Eşimin deyişiyle “Zihinler neden ve nasıl kararmıştı?..”
Bu türden kemiğe yakın kesen soruların yanıtlarına ilişkin ipuçlarına o sergide rastlayabilirsiniz... Her iki serginin de iki muhteşem kitabı çıkarılmış... Birine Akbank sponsor olmuş. Helal olsun. Belli ki hiç ucuz bir iş değil. Umarım daha ekonomik versiyonunu da çıkarırlar ve daha geniş bir hedef kitlenin alımına sunarlar... Kadir Has Üniversitesi’ni ve Rezan Has Müzesi Yöneticisi Ahu Has Hanım’ı kutluyorum. Bu işlerin arkasında nasıl bir emek olduğunu, üniversitenin kapısından adımınızı attığınızda görmemeniz mümkün değil...
Uzunu da iyi kısası da...
Tüm toplumu ilgilendiren kampanyalar kolay değildir. Örneğin YTL’ye geçiş gibi... Çipli kredi kartlarını şifre ile kullanmak gibi... Hala ‘ıslak imza’ ile idare etmeye çalışanlarımız var. Oysa 30 Haziran son gün. Ondan sonra sadece şifre çalışacak. Islak değil, bir tür elektronik imza yani...
Bankalararası Kart Merkezi’nin (BKM) bu konudaki kampanyalarında oyuncu ve seslendirme sanatçısı olarak rol almış olan Okan Bayülgen bu kez kameranın arkasına da geçmiş. Makine’den arkadaşlarını ve Erol Günaydın, Macide Tanır gibi ustaları da oynatmış... Çok da iyi yapmış.
Sevgilisinin yanında şifre girme işlemine girmekten utanan havalı delikanlı ile, düğüne yetişirken benzincide şifresini unutup kalakalan damat filmleri süper... Mesaj net. Ritim yerinde. Hele ajansın gönderdiği, şu sıra ekranlara henüz çıkmamış olan kısa bölümler bir harika. Ana filmlerden sonra ben olsam bol bol onlara yüklenirim. Okan kamera arkasında da en az önünde olduğu kadar başarılı...
Ufuk Turu... Ufuk Turu... Ufuk Turu... Ufuk Turu...
· Bana sorarsanız İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin göz bebeği kuruluşlarının başında İDO gelir... Pek çok karpuzu tek koltuğa sığdırmayı başaran Genel Müdür Dr. Ahmet Paksoy bize bir kitap göndermiş: Şirket-i Hayriye (1851-1945)... Tek kelime ile muhteşem. Churchill’e emekli olduğunda sormuşlar: “Gelecekte nasıl bir yol izleyeceksiniz”. O da yanıt vermiş: “Benim geleceğim, geçmişimdir”... Bizde de “Geçmişini inkâr edene haramzade derler” diye bir deyiş vardır... Kitabın sayfalarını karıştırınca bu sözlerin önemini daha iyi kavrıyor insan...
· Sarajans bir rehber çıkarmış. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi... “Kapalıçarşı Rehberi 2007” Türkçe / İngilizce... 20 bin adet basılmış. Ne yazık... 20 milyon adet basılabilmeliydi... Perakende sektörünün ziynet eşyası bu Pazar 1461’den bu yana korunmuş. İçinde yok yok... Baskı, kâğıt, sunuş bir harika. En büyük özelliği de ücretsiz olması. Kuaför ve güzellik salonlarında, hastane, kafe ve restoranlarda, büyük kitap evlerinde bulunacakmış... Kaçırmayın...
· Kendinizi iyi hissetmek ve mutlu olmak için neler yaptığınızı bir düşünün... Mümkün olan her anı mutlu ve huzurlu kılmak değil midir yaşamın amacı? "Bizler sağlıksız ölürken, sen İsviçreliler gibi sağlıklı öleceksin" diye takıldığım sevgili Prof. Dr. Osman Müftüoğlu 'Mutlu Yaşama Sanatı' isimli bir kitapçık hazırlamış. İçinde, küçük testlerden, dikkat edilmesi gereken sağlık kurallarına, insanın kendisini esenlik içinde hissetmesi için küçük tüyolardan, eşinizle dostunuzla ilişkinize kadar geniş bir konu yelpazesi var. Kitaba Garanti Emeklilik sponsor olmuş ve belli ki müşterilerine gönderiyor. Yerinizde olsam müşterisi değilsem bile kitaptan edinmeye çalışırdım.
· Eşinizle evliliğinizin 15. yıl dönünü kutlayacaksınız ya da bir şirket sahibisiniz ve şirketin 15. kuruluş yıldönümü yaklaşıyor. Hareketler her iki kutlama için de genelde standarttır. 15.yıl yemeği, 15. yıl hediyesi, 15. yıl filmi, 15 gül, 15 gün-15 gece eğlence vb. Peki nasıl farklılaşırsınız? Silk&Cashmere'in yaptığı gibi inovatif bir çözümle. 15 yazara seçtirdikleri 15 yazarın, 15 öyküsünü almışlar ve son zamanlarda gördüğüm en kaliteli kapak tasarımı, kağıt seçimi ve baskıyla alkışlanacak bir kitap hazırlamışlar. Söylenecek tek şey kalmış: “Elinize aklınıza sağlık!”.
1. Siyasi iletişim iktidar için yapılır... Muhalefet veya soyut şeyler için değil... Çok başarılı siyaset yaptınız, ama meclise girmediniz ya da giremediniz, muazzam muhalefet yaptınız diye tarihe geçmezsiniz. Ayrıca tarihte heykeli dikilmiş komisyon yoktur!...
2. İktidar, delege edilemez... Namus gibidir. Bir başkasına teslim edilemez. Onca yılın kurdu Süleyman Bey şapkasını alıp gitti diye nelere maruz kalmıştı...
3. Siyasi iletişim kısa vadeli vaatlere dayanamaz. Sizi Pazartesi akşamı kapalı bir toplantıda dinledim. Aslında sanatla uğraşmayı arzuladığınızı, günün birinde geri dönüp köye yerleşmek istediğinizi belirttiniz... Bunlar hoş şeyler. Ancak ne yazık ki, günün birinde siyasetten elini, ayağını çekecek bir liderin arkasından kimse gitmez...
4. Siyasi iletişimde lider esastır. Partiden de öndedir. Şirketlerde itibarın yarısı, siyasette yarıdan fazlası liderden gelir. Sizin varlığınız, eğer Başkanlığı bırakacak olursa partisinin puanlarını bir hayli artıracağı bilinen ilk ve tek lider olarak tarihe geçen Sayın Baykal’a da yarayacaktır...
5. Bu seçimlerden sonra oluşacak mecliste tek kişinin bile önemi olacağı sanılıyor. Ve taraflar ciddi bir mücadeleye hazırlanıyorlar. Ayrıca Türkiye ciddi bir transformasyondan geçiyor. Tarihi görevlere hazırlanan bu meclisin dışında kalamazsınız.
İşte bu nedenlerle Rahşan Hanım’ın sözünü dinleyip milletvekili olarak meclisin içinden de siyasi liderliğinizi sürdürmeniz şarttır... Aksi takdirde sizi kimseler affetmez...
Metaforlar hayat kurtarır!
Metafor (mecaz) iletişimin incisidir... Pek çok şeyin en fazla bir iki kelimeyle anlatılmasını ve uzun süre akılda kalmasını sağlar... Son günlerde dikkatimi çeken, kısmen de oluşumunu izlediğim iki metafordan söz etmek istiyorum.
Birincisi şu: TOFAŞ, FİAT ailesinden Lancia’ların ithaline yeni başladı... Bunu duyurmak için lansman toplantıları düzenledi. Markanın yöneticileri kendilerini çeşitli şekilde ifade etmişler. Onların söylediklerinden en iyi özeti ise medya çıkarmış: Nişantaşı’na özel otomobil!.. Ne kadar çok şey ifade ediyor değil mi?...
İkinci metafor da perakende sektöründen. Meclis’ten alelacele bir yasa geçmiş. Nam-ı diğer “Belediyelere kıyak yasası”!.. Eskiden sebze ve meyveler, satılacakları yerleşme merkezlerine doğru yola çıktıkları illerin hallerinde vergilendirilirmiş.
Yeni yasa ile gidilen kentlerdeki hallerde bir kez daha vergi ödenecek. Yani durduk yerde vergi yükü katlanacak. Soğutucuda taşınan meyve ve sebzeler tazeliğini yitirme tehlikesi geçirecek, ürünler pahalılaşacak, enflasyon olumsuz etkilenecek. Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği AMPD bu durum için “Deli Dumrul misali!”demiş. Hani Dumrul bir köprü başını tutmuş; geçenden 5 akçe, geçmeyenden bir temiz sopa atarak 10 akçe alırmış... O misal...
‘Ne olmuş da, zihinler kararmış?’
Kadir Has Üniversitesi’nde rahmetli Kadir Has Bey’in eşi Rezan Has Hanım’ın adı verilen müzede şu sıra iki sergi var. Türk Resim Sanatının Bir Asırlık Öyküsü ve M.Ö. 7000 - M.S. 1500 Anadolu'da Pişen Toprak adını taşıyan sergiler 15 Mayıs - 22 Temmuz 2007 arasında iki aydan fazla bir süre orada olacak...
Bu iki ay içinde her iki sergiyi gezmeyecek olan öğrencilerime, birlikte çalıştığım arkadaşlara ve hatır koyabildiğim eş, dost ve başta çocuklarıma ve tüm akrabalara hakkımı helal etmem... Ayrıca gidip gezmezlerse en az beş sene söylenir dururum... Onlar bilir nasıl söylendiğimi...
Gönül Paksoy tarafından derlenmiş düzenlenmiş olan sergiyi Gönül Hanım’ın kardeşi ünlü ressamımız Şahin Paksoy gezdirdi. Fena halde moralim bozuldu. Binlerce yıl öncesinde var olan o estetik anlayışına, zarafete, elit duyarlılığa, o güzelliğe ne olmuştu? Nasıl olmuştu da, işlev biçimin önüne geçivermiş ve düşük düzeyde estetik uyarılara koşullanan bir toplum olup çıkmıştık... Eşimin deyişiyle “Zihinler neden ve nasıl kararmıştı?..”
Bu türden kemiğe yakın kesen soruların yanıtlarına ilişkin ipuçlarına o sergide rastlayabilirsiniz... Her iki serginin de iki muhteşem kitabı çıkarılmış... Birine Akbank sponsor olmuş. Helal olsun. Belli ki hiç ucuz bir iş değil. Umarım daha ekonomik versiyonunu da çıkarırlar ve daha geniş bir hedef kitlenin alımına sunarlar... Kadir Has Üniversitesi’ni ve Rezan Has Müzesi Yöneticisi Ahu Has Hanım’ı kutluyorum. Bu işlerin arkasında nasıl bir emek olduğunu, üniversitenin kapısından adımınızı attığınızda görmemeniz mümkün değil...
Uzunu da iyi kısası da...
Tüm toplumu ilgilendiren kampanyalar kolay değildir. Örneğin YTL’ye geçiş gibi... Çipli kredi kartlarını şifre ile kullanmak gibi... Hala ‘ıslak imza’ ile idare etmeye çalışanlarımız var. Oysa 30 Haziran son gün. Ondan sonra sadece şifre çalışacak. Islak değil, bir tür elektronik imza yani...
Bankalararası Kart Merkezi’nin (BKM) bu konudaki kampanyalarında oyuncu ve seslendirme sanatçısı olarak rol almış olan Okan Bayülgen bu kez kameranın arkasına da geçmiş. Makine’den arkadaşlarını ve Erol Günaydın, Macide Tanır gibi ustaları da oynatmış... Çok da iyi yapmış.
Sevgilisinin yanında şifre girme işlemine girmekten utanan havalı delikanlı ile, düğüne yetişirken benzincide şifresini unutup kalakalan damat filmleri süper... Mesaj net. Ritim yerinde. Hele ajansın gönderdiği, şu sıra ekranlara henüz çıkmamış olan kısa bölümler bir harika. Ana filmlerden sonra ben olsam bol bol onlara yüklenirim. Okan kamera arkasında da en az önünde olduğu kadar başarılı...
Ufuk Turu... Ufuk Turu... Ufuk Turu... Ufuk Turu...
· Bana sorarsanız İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin göz bebeği kuruluşlarının başında İDO gelir... Pek çok karpuzu tek koltuğa sığdırmayı başaran Genel Müdür Dr. Ahmet Paksoy bize bir kitap göndermiş: Şirket-i Hayriye (1851-1945)... Tek kelime ile muhteşem. Churchill’e emekli olduğunda sormuşlar: “Gelecekte nasıl bir yol izleyeceksiniz”. O da yanıt vermiş: “Benim geleceğim, geçmişimdir”... Bizde de “Geçmişini inkâr edene haramzade derler” diye bir deyiş vardır... Kitabın sayfalarını karıştırınca bu sözlerin önemini daha iyi kavrıyor insan...
· Sarajans bir rehber çıkarmış. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi... “Kapalıçarşı Rehberi 2007” Türkçe / İngilizce... 20 bin adet basılmış. Ne yazık... 20 milyon adet basılabilmeliydi... Perakende sektörünün ziynet eşyası bu Pazar 1461’den bu yana korunmuş. İçinde yok yok... Baskı, kâğıt, sunuş bir harika. En büyük özelliği de ücretsiz olması. Kuaför ve güzellik salonlarında, hastane, kafe ve restoranlarda, büyük kitap evlerinde bulunacakmış... Kaçırmayın...
· Kendinizi iyi hissetmek ve mutlu olmak için neler yaptığınızı bir düşünün... Mümkün olan her anı mutlu ve huzurlu kılmak değil midir yaşamın amacı? "Bizler sağlıksız ölürken, sen İsviçreliler gibi sağlıklı öleceksin" diye takıldığım sevgili Prof. Dr. Osman Müftüoğlu 'Mutlu Yaşama Sanatı' isimli bir kitapçık hazırlamış. İçinde, küçük testlerden, dikkat edilmesi gereken sağlık kurallarına, insanın kendisini esenlik içinde hissetmesi için küçük tüyolardan, eşinizle dostunuzla ilişkinize kadar geniş bir konu yelpazesi var. Kitaba Garanti Emeklilik sponsor olmuş ve belli ki müşterilerine gönderiyor. Yerinizde olsam müşterisi değilsem bile kitaptan edinmeye çalışırdım.
· Eşinizle evliliğinizin 15. yıl dönünü kutlayacaksınız ya da bir şirket sahibisiniz ve şirketin 15. kuruluş yıldönümü yaklaşıyor. Hareketler her iki kutlama için de genelde standarttır. 15.yıl yemeği, 15. yıl hediyesi, 15. yıl filmi, 15 gül, 15 gün-15 gece eğlence vb. Peki nasıl farklılaşırsınız? Silk&Cashmere'in yaptığı gibi inovatif bir çözümle. 15 yazara seçtirdikleri 15 yazarın, 15 öyküsünü almışlar ve son zamanlarda gördüğüm en kaliteli kapak tasarımı, kağıt seçimi ve baskıyla alkışlanacak bir kitap hazırlamışlar. Söylenecek tek şey kalmış: “Elinize aklınıza sağlık!”.